Saadet Partisi (SP) Karacabey Eğitim Başkanı Engin Pakdemir, ülke gündemi ve eğitim sistemi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Yaşanan ahlaki yozlaşmanın arkasında milletimizin geçmişine, inancına ve kültürüne dayanmayan bir milli eğitim müfredatının bulunduğunu belirten Pakdemir, azınlıklara verilen eğitim, öğretim haklarının Müslümanlardan esirgendiğini ifade etti. Pakdemir, açıklamasında şu görüşlere yer verdi; “İnsan, insanın kurdudur anlayışıyla yetiştirilen bir nesil var. Eğitim sistemimizde, içinde peygamber geçmeyen sıralı olaylar dizisiyle anlatılan çarpıtılmış bir tarih var. İnsanın eşref-i mahlukat oluşuna değinmeyen bir biyoloji, bir psikoloji var. Edepten nasibini almamış bir edebiyat var. İslam’ı muharref dinlerle aynı kategoriye koyan bir din kültürü var. Sömürü düzenine karşı yükümlülükleri yerine getirmeyi erdem olarak nitelendiren bir ahlak bilgisi var. Bütün bunların yanında dershaneleri kapatmaya kilitlenmiş bir Milli Eğitimi Bakanlığı var. Dershaneler kapatıldığında bu müfredat çarpıklığı düzeltilecek midir? 11 yılda beş kez bakan, iki kez üniversitelere giriş, dört kez liselere giriş sistemi değiştirilerek ne elde edilmiştir? Yapay gündemlerle, fındıkkabuğunu doldurmayan meselelerle milleti oyalamaktan vazgeçilmesi gerekmektedir. Son on yılda öğretmenler ve öğrenciler adeta yapay gündemlerin oyuncağı haline getirilmişlerdir. Yap-boz haline getirilmiş bir eğitim sistemi ancak kaos üretir” 1980 darbesinden sonra 24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak ilan edildiğini hatırlatan SP Eğitim Başkanı Engin Pakdemir, 38 öğretmen adayının KPSS endişesi, atanamama korkusu, gelecek kaygısı gibi nedenlerle intihar ettiğini belirtti. Öncelikle atanamayan öğretmen adaylarının sıkıntılarının giderilmesi gerektiğini ifade eden Pakdemir, kiraların 1000 TL’yi aştığı şehirlerde öğretmenlerin tek maaşla geçinemediğini ifade ederek, “Ekonomik koşullar aileleri kadın ve erkek çalışmaya mahkum ediyor. Çocuklar anne kucağına teğet geçen kısa bir dönemin ardından kreşlere teslim ediliyorlar. Kreş eken bir toplumun huzurevi biçmesi kaçınılmaz oluyor. Bir aile oluşturmaktan ziyade ekonomik kaygılardan ötürü ya da sınıf atlama beklentisiyle yapılan evlilikler yürümüyor. Hükümetlerin görevi, aile politikalarını düzgün bir biçimde belirlemek ve toplumsal çözülmenin önüne geçecek adımlar atmaktır, ancak ülkemizde atılan adımlar ailenin çözülmesini hızlandırmıştır.” dedi.