CHP Karacabey İlçe Başkanı Gönül Avil, 21 Mayıs’ın ‘Çerkeslerin Yas Günü’ olduğunu belirterek, “Çerkeslerin yası yasımız, acısı acımızdır” dedi.
Başkan Avil, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “Rusların Kuzey Kafkasya halklarını yenilgiye uğrattığı 21 Mayıs 1864 günü ‘Çerkeslerin Yas Günü’ olarak kabul ediliyor. Savaşın sona ermesiyle Çerkeslere, ‘Ya Kuban steplerine ya da Osmanlı topraklarına göç’ koşulu dayatıldı. Aylarca soğukta kendilerini taşıyacak gemileri bekleyen Çerkeslerin birçoğu açlıktan ve salgın hastalıktan ölürken, büyük bir kısmı da bir an önce gitmek için bindikleri küçük teknelere balık istifi doldurulduğu için Karadeniz’in karanlık sularına gömüldü. (Günümüzde Asya ve Afrikalı göçmenlere Akdeniz ve Ege denizinin mezar oluşu gibi) Kıyıya çıkanları bekleyen tehlike ise açlık ve veba salgınıydı.
Kafkas Savaşı sürerken daha 1856 yılında Rusya ile Osmanlı Devleti anlaşmıştı. Rusya, Çerkeslerin kendi topraklarından uzak bir yere yerleştirilmesini istiyordu. Kendi sınır bölgesinde yerleştirilecek Çerkesleri bir tehdit olarak görüyordu.
Osmanlının ise Çerkesleri kabul etmesinin başlıca nedeni, savaşlar sebebiyle Müslümanların azınlığa düştüğü topraklarda Hıristiyan nüfusu dengelemek ve sınır boylarında savaşçı Çerkeslerden tampon bölgeler oluşturmak, her savaşta biraz daha azalan orduyu savaş deneyimi olan Çerkeslerle takviye etmekti.
Ruslar tarafından Karadeniz kıyılarına sürülen Çerkesler aylarca soğukta aç, susuz, kendilerini Osmanlı topraklarına götürecek gemileri bekledi. Rusya’nın tahsis ettiği gemiler on binlerce insanı Sinop, Trabzon, Samsun, İstanbul, Varna, Burgaz ve Köstence limanlarına ulaştırmaya yetmiyordu. Yanlarına ancak taşıyabilecekleri kadar yiyecek alabilen Çerkesler açlıktan kırılmaya başlamışlardı. Bu arada salgın hastalıklar başlamış, ölümler katlanarak artmıştı.
Kafkasya’da köle ticareti yapan aç gözlü Osmanlı denizcileri bu kez büyük vurgunu kaçırmamak için küçücük gemilerine yüzlerce insanı tıka basa doldurmaktan çekinmiyordu. Bu gemiciler, yol ücretini ödemeyen Çerkeslerden 30 yolcu başına bir çocuğu köle olarak alıyordu. Köle olarak alınan bu çocuklar, köle pazarlarında satılıyordu.
Osmanlı Devleti, Balkanlarda Hıristiyan azınlığın ayaklanmalarını bastırmak amacıyla savaşı Çerkeslerin büyük bir bölümünü bu bölgelere yerleştirdi. Ancak 1877-1877 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan Berlin anlaşmasıyla Rusya, Çerkeslerin uzak bölgelere gönderilmesi şartını koydu. Çerkeslere yine göç yolları görünmüştü. Bu kez Ortadoğu topraklarına, Suriye, Ürdün, Filistin çöllerine gönderilen Çerkeslerin önemli bir kısmı göç yollarında yaşamını yitirdi.
1850’lerde başlayan Çerkes göçü aralıklı olarak 1910’lu yıllara kadar sürdü. Bir yaprak gibi, dillerini bilmedikleri topraklarda o diyardan bu diyara savrulan Çerkeslerin göç yollarında 500 bini yaşamını yitirdi. O nedenle Çerkesler kitlesel göçün başladığı 21 Mayıs gününü ‘Yas Günü’ olarak kabul ediyor ve göç yolunda yitirdiklerini anıyor.
1894 yılındaki Büyük Çerkes Sürgünü’ne tanıklık eden 91 yaşındaki bir Çerkes’in Gürcü tarihçiye söyledikleri şöyledir: ”Deniz kıyısında yedi yıl boyunca atılmış kemikler vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem.
Birinci Dünya Savaşı’nda Çerkes subayların, komutanların yararlılıkları, hizmetleri her türlü övgünün üstündedir. Anlattığımız olayların kısaca özeti şudur; Çerkesler, Ruslar tarafından bugünkü anlatımıyla soykırıma tabi tutulmuşlardı. Bu bir ‘Çerkes tehciri’dir”
Günümüz insanlığı Çerkes (Adige) soykırımını görmezlikten gelse de, Karadeniz’in soğuk ve derin suları, Çerkes soykırımına ve acısına şahittir. Yasınız yasımız, acınız acımızdır. Sürgün yollarında yaşamlarını yitiren tüm Çerkeslere Allah’tan rahmet diliyor, hayatta olan dik duruşlu ve kişilikli torunlarına da sevgiler, saygılar sunuyorum”