İYİ Parti Karacabey İlçe Kadın Politikalar Başkanı Esra Mestan, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine tepki gösterdi.
Mestan, “Bizler artık değişen bu dünya düzeninde, şiddete karşı mücadele etmek için savaşmak yerine, can ve mal güvenliğimiz korunmuş bir şekilde ülkemiz için başka neler üretebiliriz düşünceleri ile yoğrulmaya geçmeyi temenni ediyoruz. Bu sebeple İstanbul Sözleşmesi’nin kabulünü destekliyoruz” dedi.
Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan İYİ Parti İlçe Kadın Politikalar Başkanı Esra Mestan, dikkat çeken şu açıklamayı yaptı: “Kadın tohumları birleştiren, bütünleştiren, değiştiren, dönüştüren, büyüten, yeşerten, yaratıcılığı yaparak ürün veren kaynağın yansımadır. Kadınların seslerinin duyulması ve bir güneş gibi parlamaları toplumların, milletlerin, ulusların ve dünyanın ileri gitmesi, zirveye ulaşması, dengelenip düzenin kurulması en hakiki gerekliliklerindedir. Bu gelişmelerle beraber toplumların sonuç alması, yeniliklere açılması, atılan tohumların değerlendirilmesi, bilincinin esasında medeniyetin yükselmesi mümkündür.
Bu yükselişi başlatmak adına atılan adımlar, yapılan eylemler durdurulmakta ve kadınlarımız yıldırılmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin iptali de milletimizin, toplumumuzun yükselişi için atılan adımların durdurulmasının en büyük kanıtı olmuştur. Ne yazık ki iktidarın verdiği karar sonucu, ‘Kadınlarımızın korunmaya ihtiyacı yoktur. Ülkemizde her şey eşitlikçi, adaletli ve bütünlük içerisinde ilerlemektedir. Bizim toplumumuzun buna ihtiyacı yoktur’ şeklinde absürt bir senaryo ile iptal edilmiştir.
Şu an ülkemizin gerçeği son bir yılda 385 kadının öldürülmesidir. Kadınlarımız oğulları, eşleri, yakınları tarafından hiç olmaması gereken sahnelerle gündemde yer almaktadır. Bu sebeple İYİ Parti olarak tüm kadınları birbirleri ile birlik içerisinde olmaya, birbirimize sarılmaya dayanışmaya davet ediyoruz. Bu kapsamda İstanbul Sözleşmesi hükümlerinin ülkemizde uygulanmasının biz kadınlara daha güvenli, sağlıklı, ortamların sunulması açısından çok büyük önem arz etmektedir.
NEDİR BU SÖZLEŞMESİ?
Kadına yönelik şiddet ve aile içindeki şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair Avrupa Konseyi sözleşmesidir. Bu sözleşme 01.05.2011 tarihinde İstanbul’da imzalanmış olmakla beraber adını almıştır ve Ağustos 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra yürürlüğe girmiştir. Bu kapsamda hukukun bir parçası olarak uygulama zorunluluğu vardır. İmzacı devletin sözleşmenin gerekliliklerini yerine getirip getirmediğini GREVİO adlı uzmanlardan oluşan kurul denetlemektedir. Türkiye GREVİO raporunu hazırlamış olmasına rağmen Türkçeye çevirisi yapılmamıştır. Bu konunun gerekli adımların takibi öncelik haline gelmesi gereken gündemimiz ilgililer tarafından neredeyse kasti olarak ertelenmektedir. Bu ertelemeler her geçen gün haberlerimize yansıyan kadına şiddet ve kadın cinayetleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle pandemi sürecinde kadınlarımızın evlerinde kolay olmayan maddi manevi şartlarda mücadele ettiğini bilmek vicdanımızı sızlatmaktadır. Kadınlarımızın herhangi bir devlet güvencesi olmadan duygusal ve fiziksel şiddet uygulayan eşleri ile bulunmak zorunda bırakmak hangi kanuna hangi yönetim şekline sığmaktadır.
Öncelikli toplumsal cinsiyet, cinsiyet eşitliğini sağlamak adına adımlar atılmalıdır. Bu konuda kanunlar yeniden yapılandırılmalıdır. Ülke gerçekleri kabul edilmeli ve gerekli adımlar atılmalıdır. Kadınlarımıza daha fazla iş imkânı sağlanmalı ekonomik katılım ve her alanda fırsat eşitliği uygulanmalıdır.
Çalışma hayatında erkekler % 74,9 kadınlar ise % 34,8 oranında yer almaktadır. Bir toplumun medeniyet seviyesini belirleyen eşitlik ilkesinin iş hayatında sağlanması ülkemizin kalkınması için başrol oynayacak temel adımdır.
Diğer ülkelere bakacak olursak kadınların iş hayatındaki yeri İtalya’da % 41,1, İspanya’da % 53, Güney Afrika’da % 48,4, Yunanistan’da % 44,3’tür. Bu konuda en düşük oran maalesef ülkemize aittir. Bu gerçeklik göz ardı edilmemelidir. Bununla birlikte ülkemizde 2 milyon 932 bin kadın haftada 45 saat çalışırken 1 milyon 9 bin kadın kayıt dışı çalışıyor. Herhangi bir sosyal güvencesi olmadan emeklilik hakkı olmadan sadece hayata tutunmaya çalışıyor.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi ‘Yaşamak demek çalışmak demektir’ Bundan dolayı bir toplumun bir organı çalışırken diğer organı çalışmazsa o toplum iflas etmiş demektir. Bir toplumun çalışması ve başarılı olabilmesi için gerekli koşullara ve olanaklara sahip olması gerekmektedir. Bizim toplumumuz için bilim ve teknik gerekli ise aynı derecede de hem kadınlarımızın ham de erkeklerimizin onurlanmaları gerekir.
Yine Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; ‘Ey Türk kadını sen yerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın’ sözünü düstur alarak bizler bu onurun ilk adımı olarak İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerinin yerine getirilmesini talep ediyoruz”