İYİ Parti Bursa Milletvekili ve TBMM Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, Bursa İl Başkanlığı’nca düzenlenen basın toplantısında, Türkiye ve Bursa gündemini değerlendirdi.
Ülkede milletin gündemiyle medyanın gündeminin çok farklı olduğuna değinen Tatlıoğlu, “Vatandaşın gerçek gündemi bozulan ekonomi ve bundan doğan dayanılmaz sıkıntılardır” dedi.
İYİ Parti İl Başkanı Selçuk Türkoğlu, MDK Başkanvekili Şeyda Şahin, Yıldırım İlçe Başkanı Kemal Ataç, Belediye Meclis Üyeleri ve İl Yöneticilerinin katıldığı basın toplantısında konuşan Tatlıoğlu, “Bursa gündeminde de, ülke sorunlarına paralel dertler var ancak Yunuseli Havaalanı ile ilgili çelişkili açıklamalar ve Koza Han’daki bir garip restorasyon öne çıkmış durumda. Bu da kenti yönetimindeki, İstişare kültüründen yoksunluğu ve vizyoner siyasal bakışın eksikliğini gösteriyor” şeklinde konuştu.
İsmail Tatlıoğlu şunları dile getirdi; “2020 yılı, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük felaket yıllarından biri oldu. Tam bir insanlık faciası haline gelen pandemiden 86 milyon kişi doğrudan etkilendi, 1 milyon 853 bin kişi hayatını kaybetti, hasta sayısı 21 milyonu geçti. Bu rakama her gün 110 bin kişi ekleniyor ve yine her gün 2.500 kişi de yaşama veda ediyor.
İnsanlık tabi ki bunu da yenecek ve dünya mutlaka bilimle güzelleşecek. Doktorlarımız başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına müteşekkir olduğumuzu ifade etmeliyiz. Böyle bir sıkıntılı süreçte ne yazık ki ülkemizde halkın gündemi ile medyanın gündemi örtüşmüyor. Yani Türkiye medyasını bir yabancı izlese, aslında bir numaralı sorun olan ekonomi, 5. sırada bile yer almaz. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın belirlediği yapay gündem ile milletin gerçek gündemi arasında dağlar kadar fark var.
EMEKLİ, ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA EZİLİYOR!
Bakınız, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamı yüzde 14.30, akademisyenlerin açıkladığı enflasyon rakamı yüzde 37.60. Halkın temel ihtiyaçlarında yüzde 38’e dayanmış bir enflasyon canavarı ile karşı karşıyayız. 4.600 kamu çalışanı, 13 milyon 200 bin emekli ve 13 milyon küsur de mavi ve beyaz yakalı çalışan var bu ülkede.
Önceki dönemde bunların yüzde 20’si asgari ücret düzeyinde ortalama maaş alırken, bugün bu çalışanların tam yüzde 46’sı asgari ücrete endeksli maaş alır hale geldi. Özetle insanlarımız 2.800 TL ile açlık sınırına mahkum edilmiş durumdalar. Asgari ücretin altında kalan emeklilerin durumu tam bir facia ve bu durum asla kabul edilemez. 1.500 TL’nin altına düşmüş emekli maaşları var, düşünebiliyor musunuz.
Eskiden asgari ücret, ortalama emekli maaşının yüzde ellisiydi ancak ne yazık ki vatandaşımız bugün tüm zamanların en kötü Türkiye’sinde yaşıyor. Demokratik bir daralma var ve özgürlükler giderek her alanda sınırlanıyor.
Bakın önümüzde 10 Ocak Gazeteciler Günü var. Bu vesile ile basın mensuplarımıza kolaylıklar diliyorum. Ama maalesef gazetecilik işkenceye dönmüş bir meslek dalı haline getirildi. Bir ülkede özgür basın yoksa, o ülkede asla özgürlükten söz edilemez. İşte ancak dün olduğu gibi üniversitelerin kapısına kelepçeler vurulur. Bir ülke, umutlarının güçlendiği ölçüde güçlenir, sadece kendinizi güçlendirirseniz asla güçlenmez.
Umut verici olan şudur ki; Türkiye, bu güçlüklerden de çıkacak potansiyele sahiptir. Adalet ve hukuk yeniden tesis edilsin, inanın 3 ayda her şey değişir. Türkiye’de siyasal iklim artık değişmek zorundadır. Yeni bir siyasi kadro, liyakat sahibi yönetim yapılanmasıyla Türkiye yeniden 21.Yüzyıl’ın güçlü ülkesi olur. ‘Erdoğan Kriterleri’ denilen yöntemlerle bu ülke bir yere gidemez. Ayaklarına vurulmuş prangalardan, ancak partili cumhurbaşkanlığı sisteminden vazgeçersek kurtulabiliriz.
BURSA’NIN KISMETİNE YÜK TRENİ DÜŞTÜ!
Bursa gündeminin de ülke gündemindeki sıkıntılardan hiç farkı yok ama Bursa da potansiyeli çok yüksek bir şehir. Yüzde 22 oranında tekstil, yüzde 23 oranında otomotiv ve metal sanayimiz var. 15 milyon dolar ihracat yapıyoruz. 8,5 milyon dolar ithalatımız var. Bursa artı veren ve aslında cari açığa çare bir şehir.
Bu anlamda biz İYİ Parti olarak olumluyu alkışlayan, olumsuzu sorgulayan bir partiyiz. Bu noktada bir sahipsizliği yaşadığımızı vurgulamak zorundayız. Sözgelimi Osmangazi Köprüsü’nün ortasından ve dolayısıyla İstanbul-İzmir Otoyolu’nun tam ortasından aslında hızlı tren de geçecekti, proje öyleydi. Yani Bursa çoktan hızlı trene kavuşmuş olacaktı. Ne oldu, Bursa’nın kısmetine yük treni düştü. O gün de sahipsiziz, bugün de sahipsiziz.
Bu şehirde uzun zamandır vizyoner bir siyasi bakış görmedik. Yerel seçim geçeli 3 yıl oldu, çözülecek denilen trafik allak bullak oldu, araçlar neredeyse üst üste yığıldı. Şehirde istişare geleneğinin geliştirilememesi ayrı bir sancı. Geçen hafta Bursa’nın turizm markası ile ilgili bir toplantıya davet edildim, memnuniyetle katıldım, gördüm ki merkez ilçelerin belediye başkanları dahi yok. İşte dün Koza Han’daydık. Oradaki vahim durumu kamuoyu gündemine getirdik.
Öğreniyoruz ki, Osmangazi Belediye Başkanı’nın dahi durumdan haberi yok. Yunuseli Havaalanı’nın konut alanına dönüştürüleceği ile ilgili çelişkili açıklamalar var ama yönetim maalesef tatmin edici bir bilgilendirme yapmaktan aciz.
‘BEN YAPTIM OLDU’ OLMAZ!
Böyle olmaz, İstişare mekanizmasını harekete geçirmeliyiz. Bu şehirde güçlü odalar, meslek kuruluşları, STK’lar ve hemşehri dernekleri var. İstişare edeceksiniz, dünya mirası değerlere sahip bir kentte, ‘Ben yaptım oldu’ diyemezsiniz. Çelişki yaratan ikili bir dil kullanmayacaksınız, açık ve şeffaf olacaksınız. Önce ‘Yunuseli’ne 10 bin konut yapacağım’ deyip, sonra ‘Benim ağzımdan böyle bir söz çıkmadı’ derseniz, inandırıcılığınızı yitirirsiniz.
Nasıl ki Hanlar Bölgesi projesini takdir ediyorsak, ki benim belediye başkan adaylığım döneminde desteklediğim bir projedir; Koza Han’daki keyfi uygulamayı da eleştiririz. Bursa’nın 2 milyar 750 milyon bütçesi var ve bu rakamlar vizyoner bir bakış açısıyla yönetilmelidir. Zamanında en büyük yeşil alan projesi olan devasa Kültürpark’ı, kentin valisi açıyor, bugün 50 dönümlük millet bahçesi dediğiniz yeri Cumhurbaşkanı açıyor. Vizyonerlik bu değildir. Bugün Bursa, aynen ülkemiz gibi yetkin ve vizyoner siyasal kadroların ihtiyacı içindedir”