“
17.03.2012 tarihinde Suriye’nin başkenti Şam’da düzenlenen iki saldırıda 27 kişi hayatını kaybediyor. Suriye rejimi ile muhalif güçler arasında çarpışmalar şiddetleniyor. Halkın bir bölümü Türkiye’ye kaçıyor. Türkiye başbakanı tampon bölge istiyor. Bir gün sonrada S. Arabistan’ın, Suriyeli muhaliflere Ürdün üzerinden silahlandırdığı açıklanıyor. Irak ise İran’ın, Suriye yönetimine, Irak hava sahasından ve topraklarından silah gönderilmesine izin vermeyeceğini açıklıyor. Irak bugüne kadar silah sevkiyatına izin veriyordu da, şimdi neden vermiyor? ABD bastıralı, ABD güdümlü Irak yönetimi, ABD’nin emirlerine boyun eğmek zorunda.
Konuyu biraz analiz edersek, ABD ve emperyalist güçler menfaatlerine göre, dünyayı dizayn etmek istiyorlar. Demokrasi ile yönetilmeyen devletlere, demokrasi getirmeye çalışıyorlar! Dizayn ettikleri devletler Mısır, Irak, Libya, vs. devletler. Peki S. Arabistan’da demokrasi mi var? Oradaki kral, ABD’nin yönetiminde, ABD ne derse onu yapıyor ve ona dokunulmuyor. S. Arabistan, ABD’den silah satın alıyor, Suriye’ye demokrasi gelmesi için, Suriyeli muhaliflere silah gönderiyor.
ABD, Saddam Hüseyin’i devirerek Irak’a demokrasi getirecekti! Ordusunu gönderdi S. Hüseyin’i devirdi ama Irak’a demokrasi gelmedi, milyonlarca masum insan öldü. Binlerce Müslüman kadına ABD askerleri tarafından tecavüz edildi. Sabah evden çıkan, akşam evine dönüp dönemeyeceği bilinmez hale geldi. Halk halen sefilleri oynuyor, Saddam rejimini arıyor. Ülke üç parçaya bölündü. ABD güdümünde kukla hükümet kuruldu. Irak petrolleri ABD ve İngiltere tarafından kullanılır ve yönetilir hale geldi. Amaçta zaten demokrasi değildi, zengin Irak petrolleriydi. Hazırlanan Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) birinci etabının tamamlanmasıydı. BOP’un eşbaşkanı, başbakanımızda, ‘’Amerikan askerlerine başarılar dilerim’’ temennisinde bulunmuştu. ABD, Irak işgalinde bir çok askerini kaybetti ama emellerine kavuştular. ABD, Irak’ta batağa saplandığının farkına vardı. Şimdi peyderpey askerlerini çekiyor. Petrol pastasını da zaten bölüştüler.
ABD, Libya’da taktik değiştirdi. Batağa girmeden Libya petrolleri için NATO güçlerini kullandırdı. BOP’un eşbaşkanı başbakanımız, ‘’NATO’nun Libya’da ne işi var’’ dedi. ABD’den talimat gelince, sesini kesti ve Libya’nın işgalinde NATO’nun uçaklarına, İzmir’i NATO üssü merkezi yaptı. Libya’da şuanda ABD güdümünde hükümet var. Petroller ise ABD ve emperyalist güçlerin eline geçti. Petrol pastası orada da paylaşıldı. Libya parçalanmaya doğru gidiyor. Kuzey Libya’da ayrı bir devlet kurma çalışmaları yapılmaktadır. Emperyalist güçlerin amacı petrollere sahip çıkmak, devleti parçalamak, kukla hükümetler kurmak, sömürüye devam etmektir.
Şimdi Suriye’deki rejim devrilmelidir. CIA başkanı gizlice Türkiye’ye geldi. Başbakan ile bir buçuk saat baş başa görüştü. Başbakanın yanında neden MİT müsteşarı yoktu, ilgili bakanlar (Dış-iç) yoktu. Ben biraz şüpheciyim, ABD’deki Suriye masasında hazırlanan senaryo başbakana mı aktarıldı? İkinci bir kişinin bilgisi herhalde olmamalıydı. Bu görüşmeden iki gün sonra başbakan tampon bölgeden bahsetmeye başladı. Suriye’ye müdahale etmeye mi hazırlanıyor? Bekleyip göreceğiz. İnşallah Türkiye bu bataklığın içine çekilmez. ABD taşeron arıyor, ABD’nin taşeronu olmayalım.
Suriye’de etnik ve mezhepsel çatışma emperyalist güçler tarafından çıkarılıyor. Esad yıkılacaktır. Kukla hükümet kurulacaktır. Ondan sonra sıra İran’a gelecektir. Irak’ın işgalinde ABD, 1 Mart tezkeresinde neden Trabzon limanını da süresi belli olmayan zaman aralığında kullanmak istemiştir. İran rejiminin yıkılmasında ABD’nin, Türkiye’ye ihtiyacı vardır.
İran’dan sonra sıra Türkiye’ye gelecektir. Türkiye’nin Asya ile bağlantıları Irak, Suriye, İran operasyonlarından sonra kesilecektir. Türkiye’de etnik hareket başlatılmıştır. Oyuz yıldır halen çözemedik. Süratle çözümsüzlüğe sürüklenmektedir. ABD’nin oyuncağı olduk. ABD, Irak’taki PKK’lılara havadan gıda maddesi atarak beslemedi mi? Irak’taki PKK kamplarını bile ABD müsaade etmediği için otuz yıldır temizleyemedik. O kamplarda terörist gruplar barınıyorsa ve devletime zarar veriyorsa, orada terörist değil fare bile barındırmamalıydık. İran her türlü eylemi koydu, PKK sıkıştı ve İran ile ateşkes imzaladı.
Türkiye’de Nevruz bahane, devlet gününde yapılacaktır diyor. BDP, devleti tanımadan ‘’biz Pazar günü yapacağız’’ diyor. BDP başkanı Demirtaş, ‘’bugün polis karakoldan çıkmasın’’ diyebiliyor. Sanki dinamite ayarlı tahrip kalıbı. BDP milletvekili Altan Tan, bir polisi omuzlarından tutup silkeliyor, bir başka polisin kaskına tokat atıyor. Diyarbakır’da Nevruz alanındaki çember yarılıyor, alana giriyorlar. BDP başkanı Demirtaş, ‘’vicdanı olana, anlayana ders olsun… siz bizi teslim alamadınız, irademizi kıramadınız… demek ki halkın meşru gücü önünde duramayacaksınız. Artık Kürdistan’da statüsüz yaşamak istemiyoruz. Bu direniş Kürt halkı özgür olana kadar sürecektir.’’ diyor.
Aysel Tuğluk ta, ‘’Başbakana çağrım var, bilmiyorsanız bilin, burası Kürdistan, burası Amed, Kürdistan’ın başkenti. Varlığımız için yapılması gereken neyse onu yapacağız. Kürt halkının muhatap sorunu yoktur. Tek muhatap Öcalan’dır. Özgürlüğümüzü elimizle yaratacağız.’’ dedi.
Her şeye müdahale eden, demediğini bırakmayan başbakan ağzını bile açmıyor. İstanbul tahrip ediliyor, araçlar yakılıyor, parklar ve ağaçlar yakılıyor, resmi binalar taşlanıyor, başbakandan hiçbir ses yok.
Bu bir isyandır. Şimdilik bibergazı ve tazyikli su ile bunları biraz önleyebiliyoruz. 18 Mart’ta bu olaylar oluyor, 19 Mart’ta Cizre’de iki, Yüksekova’da iki polisimiz silahla yaralanıyor. 6 ilimizde uzun namlulu silahlarla ateş açılıyor. Mersin’de polisimize el bombası atılıyor.
Gelecek yıllarda emperyalist güçler, b gruplara silahta verecektir. O zaman biz ne yapacağız. Muhalif güçler mi diyeceğiz? İsyancı güçler mi diyeceğiz? Müdahale mi edeceğiz, karşıdan bakıp seyredecek miyiz?
BDP yetkilileri ‘’bizi hiçbir şey kesmez, biz Kürdistan’ı kuracağız’’ diyor. Gerçek olan şu ki, Türkiye parçalanmaya gidiyor. İnşallah yanılırım.
“