Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Eren Günhan Ulusoy, Türkiye’nin un üretim kapasitesi hakkında açıklamalarda bulundu.
Başkan Ulusoy, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “Türkiye genel anlamda, buğday arz ve talebinde dengeli bir ülkedir. Gerçekleştirilen buğday ithalatı, mamul ihracatının hammaddesi olarak kullanılmaktadır. Zira Türkiye dünyanın bir numaralı un ihracatçısı ve en büyük un tedarikçisidir. Türkiye’de kurulu bulunan un üretim kapasitesi, Türkiye’nin yurtiçi talebinin iki katından fazladır.
Koronavirüsün yarattığı tedirginlik ile beraber, un başta olmak üzere birçok temel gıdanın perakende satış noktalarındaki raflarının boşaldığını gördük. Bu durum geçicidir. Çünkü yurt içinde ne buğday stokunda ne un stokunda ne de un üretiminde herhangi bir aksama yok. Konu sadece bu ürünlerin tedarik ağı içerisinde raflara ulaşmasıdır. Tabii ki, bu kadar ani bir talebin geleceğini kimse beklemiyordu. Bu ani talebe göre hiçbir perakendeci, olağan şartlarda stok bulunduramaz. Un üreticilerimizin stoklarında ve üretiminde bir sorun olmadığından birkaç gün içerisinde, bilemediniz bir hafta içerisinde raflar dolacaktır.
İnsanların bir yılda tedarik ettiği kolonya gibi hijyen ürünlerini bir günde tedarik ettiklerini gördük. Ancak un sektörü için durum biraz farklı, bizim sektörümüzde perakende taraftaki tüketim miktarı yüzde 5. En yüksek tüketim ise yüzde 82 ile ekmek üretimi için fırınlara verdiğimiz ürünler. Geriye kalan kısmı ise endüstriyel ürünlerde kullanılıyor. Un sektöründe, perakendede olağanın çok üzerinde bir talep gerçekleşti ama genel un talebine baktığınızda büyük bir etki etmiyor. Çünkü Türkiye yıllık 160 kilogram kişi başına un tüketimiyle, zaten dünyada en çok un tüketen ülkelerin başında geliyor.
Ne kadar artırsak da bu tüketimi iki katına yani 320 kilograma çıkaramayız. Bu nedenle Türkiye’de un talebi ikiye katlanamaz ama normal şartlarda bu talep 12 aya eşit yayılmışken, şimdi 1 ayda 3 aylık talebin geldiğini görüyoruz. Her hafta bir paket alacağınıza, bir günde birkaç paket alarak sadece evimizdeki stoku artırdık ama tüketimimiz aynı oranda artmadı. Böylelikle, ilerleyen aylardaki talep öne çekilmiş oldu.
Kapasiteler kullanılarak un üretimi artırıldı ve bu üretimler sevk edildiği zaman rafların yeniden dolduğunu göreceğiz. Un sanayindeki çalışanlarımız da bu tedarikin aksamaması için aralıksız işyerlerinde üretimi sürdürüyorlar. Gıdaya erişim de en az sağlığımız kadar önemli, hasta olmadan önce, beslenmemizi de düzgün bir şekilde sürdürmek zorundayız.
Türkiye’nin üretim kapasitesi Türkiye’nin ihtiyacının iki katından fazla. Sektörümüzün en büyük problemlerinden biri atıl kapasiteydi. Kapasitemizin sadece yarısını kullanabiliyorduk. Yani Türkiye’deki talep, bizim arzımızın yarısına denk geliyordu. Bugün baktığımız zaman bunun ne kadar önemli bir sigorta olduğunu görüyoruz. Talep ikiye katlansa bile Türkiye’nin bunu üretecek kapasitesi var. Türkiye bu nedenle 7 yıldır dünyada ihracat şampiyonu. Bu da önemli bir avantaj. İhracattaki stoklarımızı, kapasitelerimizi de talep halinde iç piyasaya yönlendirme imkanına sahibiz”