CHP Bursa Milletvekili ve TBMM Başkanlık Divanı Üyesi Avukat Nurhayat Altaca Kayışoğlu, 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı. Son yıllarda artarak devam eden şiddet olayların toplumsal bir sorun haline dönüştüğünü ve çözümü için ortak mücadele gerektiğini belirten Nurhayat Altaca Kayışoğlu açıklamasında şunları ifade etti.
“Ülkemizde gün geçmesin ki, kadınlar cinayete kurban gitmesin. Gün geçmesin ki, kadınlar, çocuklar şiddete maruz kalmasın. Gün geçmesin ki, kadınların çocukların gülü solmasın, güneşi kararmasın. Bütün çabalarımıza karşın ne yazık ki kadına ve çocuğa karşı uygulanan şiddet giderek artmaya ve toplumu sarsmaya devam etmektedir.
Kabul etmek gerekir ki kadınlara yönelik şiddet yalnızca bize özgü değildir. Bu sorun evrensel bir sorundur. Hemen her ülkede kadınlar şiddete maruz kalmaktadır. Ancak ülkemizin sicili bu konuda her geçen yıl daha da geriye gitmektedir. Bir milyon kişi bazında yapılan değerlendirmelerde İngiltere, Fransa, Japonya gibi gelişmiş ülkelerde ölüm oranı 1,8 – 2 bandındayken, ülkemizde bu oran 3,6 – 4 bandındadır.
Öte yandan 2019 Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi araştırmasına göre kadınlar için yaşam kalitesinin en yüksek olduğu ülke Norveç olurken, 167 ülkeden gelen verilerin baz alındığı araştırmada Türkiye 114. sırada yer almıştır. Geçen sene cinayete kurban giden kadın sayısı 440 iken, bu sene Ekim ayı itibariyle 383’e ulaşmıştır. Şiddetle ilgili veriler ise ne yazık ki sağlıklı değildir. Çünkü şiddete uğrayanların yüzde 92’si konuyu adli makamlara iletmemektedir.
Oysa yapılan araştırmalara göre ülkemizde her üç kadından biri yaşamı boyunca en az bir kez şiddete maruz kalmaktadır. Hiç kuşkusuz bu sorunun temelinde kadına yönelik bakış açısının, tarihsel, sosyal ve kültürel boyutun büyük bir rolü vardır. Ama bir o kadar büyük bir neden de, kadın erkek eşitliğine inanmayan kültürel kodların dönüştürülmesine yönelik çaba sarf edilmemesidir. Oysa insan olmak, şiddetin her türlüsüne karşı olmayı ve ortak mücadeleyi gerektirir. Bunun için uzun vadede bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardır.
Öncelikle yapılması gereken ise soruna siyaset üstü bir bakış açısıyla yaklaşmaktır. Bu doğrultuda hem cezai yaptırım ve adli uygulamalarda hem de eğitimden istihdama, barınma ve sığınma evlerinden sosyal projelere kadar birçok konuda yeni politikalar ve eylem planları yaşama geçirilmelidir. Çünkü ne yazık ki, ülkemizde şiddetle mücadele konusunda bir politika bulunmamakta, her gün yaşanan cinayet ve şiddet olaylarına, toplumda yarattığı infial düzeyine göre tepkiler verilmektedir. Bu durum devlete ve adalete olan inancı ve güveni de sarsmaktadır. Bu doğrultuda ‘İstanbul Sözleşmesi’nin iç hukuka uyarlanması ve uygulamalara yansıtılması önemli bir adım olacaktır. Unutulmamalıdır ki, yaşama hakkı en temel ve kutsal haktır. Bu hakkı korumak ise devlet olmanın en öncelikli şartıdır”