“
Eğitim-Sen Karacabey Temsilciliği, Milli Eğitim
Bakanlığı’nın (MEB) performans değerlendirmesine karşı olduklarını açıkladı.
Eğitim-Sen ilçe
temsilciliğinden yapılan yazılı basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
‘’Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), öğretmenlerin ve okul idarecilerinin daha
fazla çalışabilmelerinin önünü açmak ve çalışmalarının her aşamasında
denetlenmelerini sağlamak amacıyla gündeme getirilen “Performans Yönetim
Sistemi” 5 pilot ilde elektronik ortamda uygulamaya başlanmıştır.
Performans Yönetim Sistemine
göre, ilköğretim ve ortaöğretimde okuyan öğrenciler ve velileri, öğretmenler
ile okul yönetimi hakkında birbirlerini değerlendirerek elektronik ortamda
görüşlerini bildirebileceklerdir. Sistem e-okul uygulamasında olduğu gibi
bakanlıkça verilen şifreyle girilerek uygulanmaktadır.
Zümre öğretmenlerin
birbirlerini ve okul idaresini, okul idaresinin öğretmenleri, veli ve
öğrencilerin okul idaresi ve öğretmenleri bu sistem üzerinden değerlendirmesi
ve analiz edilmesi öngörülmektedir. Performans Yönetim Sistemi’nden elde
edilecek rapor ve sonuçların, görevde yükselme, atama ve yer değiştirme,
yönetim ve denetim ile ilgili kararların alınmasında, eğitim planlaması ve
politikalarının belirlenmesinde dikkate alınacak olması bakanlığın gerçek
niyetini gözler önüne sermektedir.
İlk bakışta okulların
öğrenciler ve veliler tarafından denetleneceği, bunun da eğitimin daha sağlıklı
işlemesi için gerekli olduğu gibi oldukça masum bir görüntü ortaya çıksa da sonuç
bunun tam tersi olacaktır. Bu süreçte veli müşteri öğretmen ise satış
görevlisidir. Kamusal bir hizmet olması gereken eğitimin tüm süreçlerinde “
piyasanın” kuralları işleyecek.
Mevcut sicil yönetmeliğinin
savunulacak bir yanı olmamakla birlikte yeni geliştirilen performans
değerlendirme sisteminin, mevcut olumsuzlukları gidereceği söyleminin gerçeği
yansıttığı söylenemez.
MEB tarafından getirilmek
istenen Performans Yönetim Sistemi, öğretmenlik mesleğinin tanımını muğlak hale
getirmektedir. Çünkü öğretmenin mevcut durumdan daha fazla çalıştırılmasına
yönelik olarak uygulanacak performans değerlendirmesinin karşılıksız çalışma
saatlerinin artması ile sonuçlanması kaçınılmaz olduğu gibi, eğitimin
niteliğinin artmasına somut bir katkısının olması mümkün değildir.
Performans değerlendirme
uygulamaları “çalışanla çalışmayan ayırt edilsin” propagandası üzerinden hayata
geçirilmeye çalışırken, bütün amacın öğretmenlerin iş yükünü arttırmak olduğu
açıktır. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in göreve gelir gelmez, ‘Öğretmenler 3
ay tatil yapıyor, öğretmenlerin yeterliliklerini ölçeceğiz’ gibi açıklamaları
eşliğinde performans değerlendirme uygulamalarının hayata geçirilmek istenmesi
dikkat çekicidir. Eğitimde nitelik ve başarının arttırılması için uygulandığı
iddia edilen yöntemin, yüz binlerce ücretli öğretmenin güvencesiz olarak
çalıştırıldığı koşullarda, hangi nitelik ve başarıyı arttıracağı şüphelidir.
İlk bakışta okulların ve
öğretmenlerin öğrenciler ve veliler tarafından denetleneceği, bunun da eğitimin
daha sağlıklı işlemesi için gerekli olduğu gibi bir görüntü ortaya çıksa da,
sonuç bunun tam tersi olacaktır. Öncelikle yanıtlanması gereken sorular
şunlardır;
* Öğrenci ve veliler, öğretmen
ve yöneticilerin performans değerlendirmesini hangi bilimsel kriterler
üzerinden yapacaktır?
* Öğretmenin öğrenci
tarafından bir tür sınava tabi tutulması ve not ile değerlendirilmesi eğitim
sürecindeki öğretmen-öğrenci ilişkisini nereye taşıyacaktır? Bu durum
öğretmenin öğrenciyi değerlendirme sürecini olumsuz etkilemeyecek midir?
* Aynı şekilde öğretmenin veli
tarafından bir tür sınava tabi tutulması ve not ile değerlendirilmesi
öğretmen-veli ilişkisini olumsuz etkilemeyecek midir?
* Böylesi bir uygulamayla
öğretmen üzerindeki bu “Demoklesin Kılıcı” misali baskı ile birlikte mesleğini
gerçek anlamda etik ilkeler üzerinden yürütebilmesi mümkün müdür?
* Eğitim emekçilerinin
üzerindeki baskı, sürgün ve cezalar devam ederken, Milli Eğitimdeki kadrolaşma
uygulamaları bütün hızıyla sürerken okul yöneticilerinin değerlendirmelerinin
güvenilir olması mümkün müdür?
Sorular daha da
çoğaltılabilir. Bu sorularla yürüyecek bir sürecin çok sayıda olumsuz gelişmeyi
beraberinde getireceği açıktır.
Performans değerlendirmesi
uygulamasında öğretmenlerin yaptıkları işin niteliğinden çok “yüksek
performans” üzerinden bireysel değerlendirmeye tabi tutulması, herkesin
birbirinin “rakibi” olduğunu düşüncesi kendiliğinden geliştirecektir. Bu
uygulama ile ayrıca okullarda görev yapan eğitim emekçileri ile eğitimdeki
çeşitli kademelerdeki yönetim organları (okul yönetimi, ilçe milli eğitim
müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü vb) ile ilişkilerde koşullandırılmış ve
bağımlılık (yaranma, tabi olma) ilişkilerini geliştirecektir. Üstelik bu durum
sadece bununla da sınırlı kalmayacak, öğrenci ve velilerin öğretmenleri
değerlendirmesi ile daha da karmaşık hale gelecektir.
Eğitim Sen olarak “performans
değerlendirmesi” bahanesiyle öğretmenleri öğrenciler ve velilerle karşı karşıya
getirecek, öğrenciyi memnun edilecek müşteri, öğretmeni “satış görevlisi”
olarak gören “piyasacı” mantığı eğitim sürecinin her aşamasında meşrulaştıracak
böylesi bir uygulamayı onaylamamız mümkün değildir.
Sadece öğretmenin değil, bir bütün
olarak eğitimin niteliğine ilişkin öğrenci ve velilerin okulda oluşturulacak
kurullara katılımı sağlanarak görüş, öneri ve eleştiride bulunmalarına olanak
tanınmalıdır. Ancak öğretmenlere performans değerlendirmesi adına, puan vermesi
yeni çatışmaların ortaya çıkması anlamına gelecektir. Bu uygulama ile esas
hedef, öğretmenlerin performansını ölçmek bahanesiyle, eğitimde sözleşmeli ve
güvencesiz istihdamı yaygınlaştırmak, uzun vadede eğitim emekçilerinin iş
güvencesini ortadan kaldırmaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı eğitim
emekçilerine performans dayatması yaparak onları daha fazla çalıştırmaya kılıf
hazırlamak yerine, öncelikle eğitimde yaşanan sorunlar karşısında neden kalıcı
çözümler üretemediğini sorgulamalıdır. Bu nedenle Bakanlık, eğer faydalı bir şey
yapmak istiyorsa eğitim emekçilerinin performansını denetlemeden önce kendi
performansını gözden geçirmelidir.’’
“