“
İki katır yürüyormuş yan yana,
Biri yulaf yüklüymüş, biri para:
Köylülerden tuz vergisi toplamışlar,
Koca bir heybe dolusu mangır.
Para yüklü katırda bir çalım, bir çalım,
Başı havalarda,
Boynunda çıngırak şıngır şıngır:
Zenginim zengin der gibi, sağa sola.
Derken eşkıyalar hücum etmiş;
Doğru vergi katırının üstüne tabii…
Yakalamış geminden, durdurmuşlar.
Katır diretmiş, savunmaya kalkmış parayı.
Eşkıyalar da veryansın etmiş sopayı.
İşte o zaman ağlamış katır,
Ve dert yanmış Allah a:
— Ben böyle mi olacaktım, demiş, Yulaf yüklü katıra
Fiske bile vurulmasın da, Ben dayak yiyeyim ölesiye!
— Ya, kardeş, demiş öteki;
Yüksek işler iyilik getirmez her zaman; Yulaf taşımakla
kalsaydın benim gibi, Başına bir belâ gelmezdi hani…
NOT:Deprem
vergisi olmadı her zaman iletişim vergisi oldu.Zam değil güncelleme
oldu.Çadırda kalanlar sanki sarayda kaldı.Öğretmenler kadro beklemesin
kendilerine yeni iş alanları yaratsın.
İşportacılık yapsın
mesela.Şehit olan güvenlik güçlerimizin hesabı ne olacak cevap yok ama ÖLEN KATIR’IN MUTLAKA HESABI SORULACAK…TERSİNİ SÖYLEYENLER
İSE İŞİ SULANDIRANLARMIŞ.!!!!!
“