İYİ Parti Karacabey İlçe Başkanı Ayhan Tayfur, tarım ve hayvancılık konularından bir takım açıklamalarda bulundu. Başkan Tayfur, ‘Milletin efendisi köylü mü acaba?’ diyerek başladığı açıklamasında, “Köylü borç batağında, köylü çaresiz, köylü mutsuzdur” dedi.
Büyükşehir Yasası ile köylünün tüm kazanımlarını kaybettiğini ve tüzel kişiliğin bittiğini savunan Tayfur, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi;
“Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ‘Köylü milletin efendisidir’ diyerek, Türk köylüsüne önem vermiş, ona layık olduğu itibarı göstermiştir. Gerçek üretici olan köylümüzü, o günkü şartlara göre modern tarımla tanıştırmış, örnek tarım ve hayvancılık için yurdun çeşitli yerlerinde Tarım İşletmeleri (Hara) kurmuştur. Çiftçilere damızlık at, sığır ve koyunlar vererek tarım ve hayvancılığın gelişmesi yönünde çalışmalar yapmıştır. Türkiye tarımda kendi kendine yeten, dünyanın yedi ülkesinden biri haline gelmiştir.
Peki ya şimdi? Köyde, ilkokul başka yere taşınmış, çocuk sesleri yok artık, köyler sessiz. Gençler, köyünde istikbal kalmayınca şehre göç etmiş, köyler ıssız. Büyükşehir yasasıyla, köyünün tüm kazanımları gitmiş, tüzel kişiliği bitmiş. Köy korucusu bile kalmamış, köyler korumasız. Köylü borç batağında, köylü çaresiz, köylü mutsuz.
Kırsal kesimin nüfusunu %10’a düşürme amacıyla, yeni tarım politikası geliştirildi. Çıkarılan Tohum Yasası neticesinde yerli tohumlar yok edildi. Genetiği değiştirilmiş sebzeler ve ürünlerle ağız tadımız bozuldu, sağlığımız bozuldu. Tohum, mazot, gübre, ilaç fiyatlarının yüksekliği ürün maliyetlerini arttırdı. Hasat zamanı yapılan sınırsız ve gümrüksüz ithalat çiftçiyi iyice bitirdi. Kanun gereği, gayri safi milli hasılanın %1’i çiftçiye destek olarak verilmesi gerekirken, bu destek hiçbir zaman %0,5’i geçmedi.
Geçimini sağlayamayan çiftçi tarım sektörünü terk etmeye mecbur kaldı. Tarlasını, traktörünü, ekipmanlarını satarak borçlarını ödemeye çalıştı. Şehre göç ederek, asgari ücretle fabrikalarda, inşaatlarda çalışmaya mecbur kaldı. Bu insanların bir daha köye dönme şansları kalmamıştır. Zorunluluktan dönseler bile, tarım yapacak arazi ve ekipmanları temin etme gibi bir imkanları olmayacaktır. Tarım ülkesi olarak bilinen Türkiye, her türlü tarımsal ürünü ithal eder hale gelmiştir, hatta samanı bile.
Mevcut hükümet geçenlerde sözde ‘mazotun yarısı bizden’ müjdesi vermiş. Ancak söylenen ile verilen uyuşmamaktadır.
Şöyle ki, tabloda da görüldüğü üzere, mazot desteği mazot maliyetinin yarısı değil, mısır ve buğdayda %20 si, domateste ise sadece maliyetin %7 si kadardır. Üstelik gübre desteği düşürülerek artış aşağıya çekilmiştir. Yapılan sadece ucuz bir popülizmdir. Özelleştirme adı altında sata sata bitiremediğimiz, o beğenilmeyen eski hükümetlerin tesis, fabrika, işletmelerine şimdi de 14 şeker fabrikası eklenmekte ve çiftçiye yeni bir darbe vurulmak istenmektedir. Gelecekte GDO’lu mısır şurubuna daha çok muhtaç olacağız demektir.
Hayvancılıkta durum daha vahim. Süt fiyatlarının yem fiyatlarını karşılamaması neticesinde, zarar edip borçlanan köylü, elindeki sığır ve koyunları kesime vermiş ve hayvancılığı terk etmiştir. İthal edilen hayvanlarla yeni bir maceraya atılanlar da iflas etmiş ve 7000 TL’ye aldıkları hayvanları, 3500 TL’ye kasaba satmak zorunda kalmıştır. Neticede Sırbistan’dan ithal ettiğimiz etler beğenilmemiş, şimdi de Rusya’dan et, Ukrayna’dan koyun ithal etmeye başlıyoruz.
Köye dönüşü cazip hale getirme gayretiyle ‘köye dönen her çiftçiye 300 koyun, çiftçinin SGK’sı da bizden’ kampanyası icat edildi. Ancak şartları var. 300 koyunluk damı olacak, kendine ait merası olacak, 800.000 TL’de teminatı olacak. Ne güzel müjde ama. Ben merak ediyorum, acaba Karacabey’de kaç tane şanslı çiftçimiz bu kampanyadan yararlanacak. Tabii ki takipçisi olacağız.
Beyaz ette de durum pek farklı değil. Kuş gribi bahanesiyle köylerdeki tavukları itlaf ettik, küçücük civciv iken 45 günde kocaman tavuk olan hormon yığınlarını beyaz et diye yiyoruz. Köy yumurtası, gezen tavuk yumurtası arıyoruz. Hiç düşünüyor muyuz, kanser olayları, kalp krizleri, damar tıkanıklıkları neden bu kadar arttı?
Bizler İYİ Parti olarak tüm bu olumsuzlukların farkındayız, çözüm yollarını da biliyoruz. Milletimizin teveccühü ile iktidara geldiğimizde, ithalata dayalı tüketim ekonomisi yerine, üretim ekonomisini hakim kılıp, gerçek üretici çiftçimizin yanında olacağız”