CHP Karacabey İlçe Başkanı Murat Tanrıverdi, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79. yılı dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı.
Başkan Tanrıverdi, Atatürk’ün Ulusal Bağımsızlık Mücadelesi’ni cephede tamamladıktan sonra daha zor bir savaşa başladığını, yaptığı devrimlerle ülkesini gelişmiş medeniyetler seviyesine çıkarabilmek için canını dişine taktığını söyledi.
CHP İlçe Başkanı Tanrıverdi, yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “1919 yılındaki Amasya Genelgesi ve Sivas Kongresi’nde bile aklında Cumhuriyet vardı. Amasya Genelgesi’nde ‘Milletin bağımsızlığını yine milletin gayret ve kararlığı kurtaracak’ diyordu. Sivas Kongresi’nde ise ‘Milli iradeyi temsil etmek üzere, Millet Meclisi’nin derhal toplanması mecburidir’ ifadesini kullanmıştır. 1920 yılında Büyük Millet Meclisi’ni açmış ve Bağımsızlık Savaşı’nı bu meclisin iradesi üzerinden yürütmüştü. Ve asla ‘tek adamlığa’ özenmemiştir.
Saltanat denilen babadan oğula, kardeşe, damada geçen sistemi kaldırmış, gerçek söz sahibinin millet olduğunu göstermişti. Halifelik kaldırılmış, kendisine halifelik teklif eden İslam alemine, bütün İslam ülkelerinin tek merkezden yönetilemeyeceğini, asıl olanın İslam ülkelerinin bağımsız yaşamaları gerektiğini söylemişti.
Kadınların toplum hayatındaki yerlerini alabilmeleri için birçok haklarını çağdaşlarından çok daha önce tanımıştı.
Kara tahtanın önüne oturmuş, yeni Türk alfabesi ile minik Ülkü’ye okuma yazma öğretmişti.
Askerlik ve siyaseti birbirinden ayırmış, hem askerlik mesleğine devam edip hem de milletvekilliğini sürdürmek isteyenlere ikisinden birini seçmeleri gerektiğini söylemişti. Orduyu siyasetten uzaklaştırmıştı.
Eğitimin tek elden yürütülmesini sağlamış, her türlü eğitimin ‘Milli Eğitim Bakanlığı’ tarafından verilmesini kanuna bağlamıştı.
Tekke, zaviye, türbe gibi yerler kapatılmış, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik gibi unvanlar kaldırılmıştı. Bazı dini kıyafetlerin sadece ibadet yerlerinde giyilmesi güvence altına alınmıştı.
Demokrasinin mutlaka çok partili sistemle yerleşeceğinin bilincindeydi. Milleti için en iyi şeyleri istemişti.
10 Kasım 1938’de sadece aramızdan ayrılmıştı. Aslında ölmemişti. ‘Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir’ demişti.
Vasiyeti; içi boşaltılmış Cumhuriyet’e değil, devrimleriyle yaşayan, dolu dolu bir Cumhuriyet’e sahip çıkmamızdır. Aziz hatırasının yol gösterici ışığında gururla yürüyemeye devam edeceğiz”