Saadet Partisi (SP) İlçe Başkanı Zeynel Abidin Koçak, son günlerin en önemli konusunun ABD ve Rusya’nın Suriye konusunda yaptığı anlaşma olduğunu söyledi. Başkan Koçak, “Buna göre kuzeyde PYD güdümlü bir Kürt devleti, Şam ve Lazkiye’de bir Esad devleti, Suriye’nin kırsal kesiminde ise bir DAEŞ devleti kurulacaktır. Yani Suriye üçe bölünecektir. Endişemiz odur ki, Suriye bölünüp parçalanırsa sıra Türkiye’ye gelecektir” dedi.
İslam coğrafyasının parçalanmasının amaçlandığını belirten Koçak, “Büyük Ortadoğu Projesi ile Büyük İsrail’i kurma projesi adım adım uygulanmaktadır. Bölgesel aktör olma iddiası bulunan iktidar ise Suriye konusunda fikri bile sorulmayan bir figüran haline geldi.” şeklinde konuştu.
SP İlçe Başkanı Zeynel Abidin Koçak, açıklamasından şu görüşlere yer verdi; “Bin yıllık kardeşimiz, yüz yıllık komşumuz Suriye ile sınırımız değişiyor, değiştiriliyor. Arap kardeşlerimizle bağlantımız kesiliyor. Ama Türkiye görmezlikten geliniyor, yok farz ediliyor. Dış politikada geldiğimiz son nokta maalesef budur.
100 yıl önce imzalanan gizli anlaşma Sykes-Picot uygulanmak isteniyor. Bundan 100 yıl önce Sykes-Picot anlaşmasıyla Suriye’yi bölme planı günümüzde açıkça gerçekleştiriliyor. 2016’da tam da bu anlaşmanın 100’üncü yılında bir İslam ülkesi daha küresel güçler tarafından pay ediliyor. Bölünmüş İslam coğrafyası yine bölünüyor. Büyük Ortadoğu Projesi’nin sahipleri, Irak’a barış ve özgürlük getirmek için girmişlerdi. Sonuç, 2 buçuk milyon insan öldürüldü ve parçalanmış bir ülke bıraktılar. Libya’ya özgürlük için geldiler ama 80 bin katledilmiş insan ve bölünmüş bir Libya kaldı geriye.
Anayasa Mahkemesi kararlarını hukuka göre veriyor. Her zamankinden fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacımız vardır. Böyle bir süreçte devlet kurumlarının varlığını ve itibarını yıpratıcı açıklamalar devlete, yargıya, hukuka olan güveni sarsmaktan, toplumu daha da germekten başka bir işe yaramaz. Mahkemelerin kararları hoşumuza gitmeyebilir, hoşunuza gitmeyebilir. Zaten mahkemeler, hele hele Anayasa Mahkemesi kararlarını insanların gönlüne göre, keyfine göre değil, hukuka göre verir. Hukuka göre vermek mecburiyetindedir”