“
Libya’ya yönelik operasyonlarda AK Parti hükümetinin
izlediği yöntemi eleştiren Halkın Sesi Partisi (HAS Parti) Karacabey İlçe
Başkanı İsmail Yozgat, partisinin görüşleri hakkında açıklamalarda bulundu.
‘Hükümet tezkerede çifte standart
uyguluyor. Tezkere metnindeki muğlâk ifadeler kara unsurlarının gönderilmesine
zemin hazırlıyor.’ diyen İsmail Yozgat şunları söyledi;
‘’Libya'da gelişen olaylar
neticesinde, BM kararları çerçevesinde bölgeye Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurları göndermek için TBMM'den yetki isteyen Hükümet, daha evvelki
uygulamaların aksine, ucu açık ve Türkiye'yi Libya'daki çatışmanın içine
itebilecek bir süreci başlatmıştır. TBMM'ye sevk edilen tezkere metninde, 1 yıl
süreyle Bakanlar Kurulu'na yetki verilmesi istenirken, Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesinden söz edilmektedir. Hâlbuki 10
Şubat 2009'da TBMM'de kabul edilen ve 10 Şubat 2011'de yeni bir kararla süresi
1 yıl daha uzatılan, Somali'ye asker gönderilmesiyle ilgili tezkerenin içeriği,
mevcut Libya tezkeresiyle iki noktada olağanüstü farklılıklar göstermektedir.
Birincisi, gönderilecek
unsurların niteliğiyle ilgilidir. Somali tezkeresinde açıkça ‘Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin deniz unsurlarının görevlendirilmesinden’ söz edilirken, Libya tezkeresinde
‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ ibaresi yer almakta ve ileride kara ve hava
kuvvetlerimizin de, bir oldu-bitti ile harekâta dâhil olmalarına zemin
hazırlanmaktadır.
İkincisi, coğrafi
konuşlandırmayla ilgilidir. Somali tezkeresinde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
‘Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir
bölgelerde’ konuşlandırılacağı ifade edilmişken, Libya tezkeresinde ‘Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesinden’ söz edilmektedir.
Libya tezkeresinde, ‘Akdeniz, Libya karasuları, Libya açıkları, Sidre Körfezi
açıkları’ gibi tartışmaya yer vermeyecek açıklıkta coğrafi konuma yer
verilmemektedir.
Diğer taraftan tezkere
metninde atıf yapılan BM Güvenlik Konseyi'nin 1973 sayılı kararının, halen
Libya'yı bombalayan güçler tarafından da hukuki bir dayanak olarak kullanıldığı
muhtemeldir ki, Hükümet'in gözünden kaçmıştır. Söz konusu kararda, sadece
ambargonun denetlenmesinden bahsedilmemekte, aynı zamanda, ‘sivillere yönelik
saldırıların önlenmesi için işgal hariç her türlü tedbirin alınması’ ifadesi de
yer almaktadır. Koalisyon güçleri halen, bu maddeye dayanarak Libya'yı
bombalamaktadır.
Olması gereken ise, sadece
deniz unsurlarının görev yapacağı yer almalı, görev bölgesi net olarak ortaya
konulmalıydı ve 1973 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararında yer alan, ‘ambargonun
denetlenmesi için orada bulunulacağı’ apaçık yazılmalıydı.
Mevcut Hükümet tezkeresi,
istenen sürenin 1 yıl olduğu da göz önüne alındığında, Türkiye'yi milletimizin
hiç arzu etmediği bir durumla karşı karşıya bırakabilir; yaşanacak her türlü
sivil kayıplarının sorumluluğu muhalefet ile birlikte vebaline ortaktır.
Has Parti olarak başından
itibaren bir ülkenin içişlerine karışılmaması ve toprak bütünlüğüne saygı
duyulması gerektiğiyle ilgili açık tavrımızı ortaya koymuştuk. Benzer şekilde
Libya'da Türkiye'nin, ne Kaddafi'nin barbarlığının yanında nede Batılı güçlerin
bu ülkenin yer altı kaynaklarını yağmalamasının yanında olmaması gerektiğini
defalarca vurgulamıştık.
Has Parti, milletin vicdanının
sesi olarak, Hükümet'in içine düştüğü bu yanlıştan çıkması için tarihi bir
sorumlulukla hareket etmektedir.”
“