“
Merhaba Takip okurlarım. Bir haftanın ardından yine
karşınızdayım. Yılın son zamanlarını geçirdiğimiz şu günlerde bölgemizde sanki
ilkbahar havaları yaşanmakta. Mevsim her ne kadar ilkbahar gibi görünse de
ülkemde gündemin mevsimi sanki kutuplardaki gibi. Yazmayayım diyorum kendi
ilkelerime aykırı hareket edeyim diyorum olmuyor. Bakın bir kaç gün önce
Türkiye’nin önemli Aydınları(!), siyasetçileri(!) ölümünün 10 yıldönümünde
Ahmet Kaya’yı andı.
Onun ne kadar mübarek birisi
olduğunu, ne büyük sanatçı olduğunu, büyük düşünür ve dava adamı olduğuna dair
nutuklar atıldı. Türkiye’den kaçmasına sebep olanlar bir kere daha lanetledi.
Ödül töreninde kendisine kaşık-çatal atan hilkat garibeleri(!) bir kez daha
yerden yere vuruldu.
Ahmet Kaya ödül töreninde
Kürtçe bir albüm yapmak istediğini söylemiş fakat çevresinde cesur birilerinin
bunu yayınlayacak cesareti olmadığını söylemişti. Orada bulunanlardan bazıları
bu sözlere tepki göstermiş ve kendisine kaşık-çatal atılmıştı. Bu olaylardan
sonra Ahmet Kaya önce mekandan ardından da Türkiye’den ayrılmıştı.
Vatana ihanet ile yargılanan
A.K. orada da kutsal mücadelesini(!) sürdürmüş: Paris‘te de ‘’şerefsizlerin
ülkesinden geliyorum, arabam şerefsizlerin ülkesinde kaldı’’ diyerek Türkiye’ye
ve Türk insanına kinini kusmuştu. Yargılandığı mahkeme 3yıl 9 ay hapis cezası
verdi.
Sonra ne mi oldu, bir takım
siyasetçiler mezarında kendisini ziyaret etti. Ağlak siyasetçiler arkasından
gözyaşı döktü.. Yılların tavizleri sonucu bu noktaya geldik. Bunları şimdi
neden mi yazdım. BDP vekili Nezir Karabaş, ‘’Herkes kürtçe öğrensin’’ diyor.
A.Tuğluk, ‘’Biz nasıl zorla
Türkçeyi öğrendiysek sizde bir zahmet kürtçeyi öğrenin’’ diyor. Mecliste BDP
dışında kalan vekiller dahi yeri geliyor kürtçe konuşuyor. Mitinglerde kürtçe
konuşuluyor..
Şimdi gelelim zurnanın zırt
dediği yere sayın okurlarım. Tüm bu olaylara rağmen Mersin’de çok değerli bir
sanatçı kardeşimiz kürtçe türkü-şarkı söylemediği sebebiyle katlediliyor. Evet
katlediliyor.
Şimdi size bir soru okurlarım;
Eğer bu sanatçı kürtçe şarkı-türkü söyleseydi ve söylediği için öldürülseydi
neler olurdu acaba? Evet tahmin ettiğiniz gibi yandaş medya, yandaş siyasiler
oluk oluk merasimlere katılırlardı. Ülkemde istenmeyen şeylerin yaşanması için
bu kadar müsait zeminler yaratılırdı. Yazımın sonu gelirken benim kürtçe
konuşulmasıyla ilgili bir sorunum yok,
zaten bölgede kürtçe konuşuluyor. Benim sorunum kürtçenin resmi dil ve eğitim dili olması talebinin arzu edilmesi.
Çünkü Türkçe giderse Türkiye gider.
Yazıma son verirken sizlere
bir şair ve onun bir şiirini tavsiye
etmek isterim. Sayın okurlarım Yusuf
Yanç bey’in Karaman oğlu Mehmet Bey’i arıyorum şiirini mutlaka bir kere
okuyun yada internet üzerinden dinleyin derim. Bir sonraki hafta bu senenin son
yazısında görüşmek dileğiyle.. Sağlıcakla……
“