“
Karacabey Çiftçi Mallarını Koruma Meclisi Başkanı Sadettin İnce, kendilerine yönelik haksız ithamlar yapıldığını savunarak, “4081 Sayılı Koruma kanunundaki 2010 yılında 34/1 maddesindeki değişiklikten sonra, 2011 yılı itibariyle 170 çiftçimiz dilekçe vererek koruma istemediğini, 34/1 maddesindeki değişiklikten yararlanmak ve kendi ektiği yerleri kendi koruyacağını, koruma ücreti ödemeyeceğini, koruma istemediğini bildirdi. Hem koruma istemeyip kendi arazilerini kendilerinin koruyacaklarını belirtip hem de her sorunlarında kurumumuzun araziyi koruyamadığımız gibi akla hayale gelmeyecek hayali şikâyetlerle kurumumuzdan şikayetçi olmaktadırlar.” diyerek tepkisini dile getirdi.
Çiftçi Mallarını Koruma Meclisi’nin faaliyetlerini sıralayan İnce; “Kurumumuz şu 15 yıl içerisinde arazi yollarına 5 bin 320 kamyon malzeme çekerek tesviye ve onarımı yapmakla kalmamış diğer resmi kurumlarımızla elbirliği yaparak arazi yollarına büyük hizmetler sunmuştur. En önemli örnek de Pancar kantarına trafiğe çıkmadan rahatça pancarının naklini sağlayacak bir yolu çiftçimize kazandırmıştır. Ayrıca mazot ve su motoru hırsızlıklarıyla önemli mücadele edilmiştir arazilerdeki tüm şüpheli durumlarda emniyet güçlerimizle irtibata geçilerek gerekli önlemlerin alınmasında yardımcı olmuştur.” şeklinde konuştu.
Üzerlerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmekte ve gayretle göreve devam ettiklerini vurgulayan Başkan İnce, sözlerini şöyle sürdürdü; “2011 yılı içerisinde 460 çiftçimiz kurumumuzda kayıtlı iken 2012 yılı itibariyle dilekçe veren ekim yapmayı bırakan çiftçilerimizle beraber kayıtlı ekim yapan çiftçi sayımız 250 kişiye düştü. Kayıtlı ve ekim yapan çiftçi sayımız neredeyse yarı yarıya azaldı ve koruma ücreti tahsilât bedeli ve koruma bütçesine girmesi gereken paramızda yarı yarıya düşmüş oldu.
Buğday, arpa gibi ürünlerden koruma ücreti tahsil etmiyor bunun yerine bu yerler biçildikten sonra ve sapı bağlandıktan sonra bu yerleri anız olarak otlatılması için koyuncuya kiraya veriyorduk. Hayvancılarımız TİGEM ve Karacabey’e ait arazilerde hasat sonrası tarlalardan ürün kalktıktan sonra yerler kuru olması halinde hayvanlarını gezdirmek ve otlatmak amacıyla dolaştırmaktalar arazide koyunların gezmesi sonucu damlama hortumlarına zarar verdiğini, koyum dışkılarından tarlalarda değişik hastalıklar meydana geldiğinden bahsetmekteler.
Hasat biteli 6 ay olmuş olduğunu, hiçbir tarlada damlama hortumu kalmadığını, çiftçimizin yüzde doksanı bir yıllık damlama hortumu kullandığını, hasat sonrası atıl durumda bıraktıklarını hatta tarla temizlensin diye damlama hortumu toplayıp satan şahıslara verdiklerini tüm çiftçi ve halkımız bilmektedir. Koyun dışkılarında hastalık bulaştığını söyleyen çiftçilerimizin çoğu yıllarca tarlalarına römork, koyun ve inek gübresi taşıyarak gübre niyetine yaymışlardır. Madem hastalık yayıyordu da kendileri neden yaymışlardır.
İddia edilen konular o kadar tutarsız ki, Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığı’nı 15 yıldır yapmaktayım hiçbir çözüm sunmayıp sadece kurumumuza muhalefetle uğraşan bu şahıslar bu tutarsız şikâyetleri yerine bulundukları makam ve konumlarda başarıyla görev yapmayı deneseler daha yararlı olabilecekleri inancındayım. Göreve geldiğim 15 yıldır yaptığımız hizmetler ortadadır. Bu konuyu gazeteye taşıyarak acaba kendi hukuksuz davranışlarını örtmek mi istemektedirler.
3 Mart 2013 tarihinde hara yerlerinden koyunları yaylım yaptırarak, koyunlarla beraber koyun sayalarına dönmekte olan çobanı döverek hastanelik olmasına sebep olan daha sonrada suçluyken haklı konuma geçmek çabaları bundan mı acaba? Hastanelik olan çobanla ilgili tüm kayıtlar hastane polisi ve Jandarmamızda mevcuttur, konuyla ilgili adli süreçte başlamıştır.
Kurumumuzdan şikayetçi olan bu çiftçilerimizin şikayetleri tutarsızdır ama bazı çiftçilerimizin yaptıkları hukuksuzluk belgelerle önlerinde durmaktadır. Sürü sahibinin ve çobanın şikayetçi olmaması için rica ve isteklerde bulunan ve aracı koyarak şikayetten vazgeçirmeye çalışanlar kendilerini çok iyi bilmektedirler.
Canbalı, Nasrettin, Yenice mahallerinde ikamet eden bu çiftçilerimiz sadece muhalefet yaparak çiftçimize hizmet edileceğini sanıyorlarsa yanılırlar. Hizmet tutarsız şikayetlerle değil yapılması gerekenleri hukuk çerçevesinde yapmaya çalışmakla olur. Kurum olarak imkanımız dahilinde yaptıklarımız ortadır. Bu yapılanlar asla üstü örtülecek şeyler değildir. Pancar kantarı yolu, Balkan ve Kara topraklar mevkiinin tamamına yakın bölümüne mermer malzeme çekilmesi, tüm arazi yollarının bakım ve tesviyesi. Şu an bu çiftçimiz arazi yollarında motor ve taksileriyle rahat rahat gidiyorsa bunun yapılmasını sağlayan Çiftçi Mallarını Koruma yönetim kuruludur.
Bizler bu hizmetleri her hangi bir çıkar ve menfaate dayalı yapmadık ne kurumumuzdan maaş alıyoruz nede sigortamız var. Hizmet tutarsız suçlamalarla değil, yerli yerinde yapılarak sağlanır. 15 kişi toplanarak kendi aralarında verdiği kararla hayvancıya şiddet uygulayarak sindirme amaçlı davranış içine girilmiştir. Arazide doğabilecek zararların tespit ve belirlenmesinin prosedür ve şartları bellidir. Eğer ekim yapılan arazilerde zarar varsa bu şiddet uygulayarak değil resmi yollarla İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğümüzden kalkacak zarar belirleme, keşif ziraat mühendislerince belirlenir ve zararın belirlenmesi sonucu zararın tahsili için mahkemenin belirleyeceği prosedür yerine getirilerek zarar tahsil edilir.
Arazilerde hayvancıya şiddet uygulamakla sorunların çözüleceğine inananlar hayvancı ile çiftçimizi karşı karşıya getirmekten başka hiçbir şey elde edemeyeceklerini bilmelidirler. Bu sebepledir ki kurumumuz kurulduğu 1941’den beri 72 yıldır hayvancı ile çiftçimiz arasında tampon bölge oluşturmakta, ekim yapılan alanlardaki zarar ve ziyanların belirlenmesi ve tespitinde önemli görev üstlenmekteydi. Zararların büyük ölçüde giderilmesi sağlanıyordu. Ta ki 4081 sayılı koruma kanundaki 34/1 maddesindeki değişiklik yapılana kadar.
Bugün geldiğimiz noktada hayvancı ile çiftçi karşı karşıya gelmiş şiddet ve ayrışmalar başlamıştır, koruma istemediklerini dilekçe vererek bildirmiş olan bu kişiler şuan ekilmemiş boş olan tarlalarını bu şekilde korumaya kalkmaları ne hukuka ne insanlığa sığmaz. Bu sebepledir ki 1941’den beri 72 yıldır her zaman hem çiftçimizin hemde hayvancımızın yanında olduk hiçbir hukuksuzluğa şiddete göz yummadık, her zamanda çiftçimizin ve hayvancımızın yanında olmaya hukuk çerçevesinde sorunların çözülmesine yardımcı olacağız.
2012 yılı itibariyle çiftçilerimizin istememesi üzerine bütçemize katkı sağlayan otlakıye ücreti olarak koyuncu ve hayvancılardan tahsilatı yapılan bu ücretlerinde kiraya veremediğimiz için tahsilatını yapamıyoruz. Koyunculara eskiden kiraladığı bölgelerde yaylım sebebiyle mahsul zarar, ziyanı olursa karşılayacağını temin altına alan anlaşmalar imzalatıyorduk. Şuan kiralama yapamadığımız için anlaşmada imzalatamıyoruz.
Önceki yıllarda her koyuncu sadece kendi kiraladığı bölgede yaylım yapıyor her koyuncu kendi bölgesine sahip çıkıyor, yaylım esnasında oluşan zarar ziyan tespiti daha kolay bulunuyor ve ispatlanıyordu. Şimdi ise hangi koyuncu hangi bölgede yaylım yaptığı belli olmuyor, arazide oluşabilecek zarar ziyan tespiti zor oluyor ve çoğu zamanda koyuncu tarafından kabullenilmiyor.
Anlaşmaları olmadığı için de çiftçimizin zarar tespiti için keşif götürdükten sonra mahkeme aşamasında mahkemece tarafımızdan otlakıyesi kime ait anlaşmasının bir suretini istediğinde delil olarak sunamıyoruz.’’
“