CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, Eğitim-Sen, Eğitim-İş Bursa Şubeleri ve CHP Bursa Örgütünün katılımıyla birlikte, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in laikliğe yönelik açıklamalarına karşı basın açıklaması yaptı.
CHP Bursa İl Örgütü, Eğitim-Sen ve Eğitim-İş Bursa Şubesi ile birlikte, TBMM kürsüsünde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in laikliğe yönelik açıklamalarına ve ÇEDES uygulamalarına karşı basın açıklaması düzenledi. Bursa İl Müdürlüğü önünde yapılmak istenen açıklama engellenmeye çalışılsa da gerçekleştirildi.
Açıklamaya, CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş’ın yanı sıra, CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, İlçe Başkanları, il ve ilçe yöneticileri, çok sayıda partili, Eğitim-Sen ve Eğitim-İş Bursa Şubesi, sendika temsilcileri, eğitimciler ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bütçe görüşmeleri sırasında yapmış olduğu laiklik karşıtı açıklamalarına CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş tepki göstererek şunları söyledi: “Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum olarak yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder’ şeklinde ifade ederek önemini vurguladığı Milli Eğitim, mevcut iktidarın tam bir başarısızlık içinde olduğu bir alandır.
AKP Genel Başkanı’nın ‘eğitim alanında başarısız olduk’ sözleri ile bir itiraf olarak hafızalarımıza kazınan 21 yıllık dönemde, 9 bakan değişmiş, eğitim sistemi yaz boz tahtasına dönmüş, bilerek ve isteyerek siyasallaştırılmış, dinselleştirilmiş ve iktidarın ideolojik hedefleri için araç haline getirilmiştir. PISA vb uluslararası araştırma sonuçları da eğitimin niteliğine yönelik başarısızlığı net bir biçimde ortaya koymaktadır.
MİLLİ EĞİTİM ÜLKE İÇİN BİR BEKA SORUNUDUR
Oysa Milli Eğitim, ülkemizi geleceğe taşıyacak kuşakların iyi eğitimli ve donanımlı olmasını sağlayacak en önemli hizmet alanı ve ülke için bir beka sorunudur. Meclis’te kabul edilen bütçe, öğretmenlerin, akademisyenlerin, eğitim emekçilerinin, ailelerin ve en önemlisi ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın sorunlarını çözebilecek bir akla, vicdana ve niyete sahip değildir. Türkiye’deki eğitim sistemi bir taraftan tarikat ve cemaatlere, diğer taraftan da sermayeye peşkeş çekilmiş durumdadır.
Merkezi Yönetim Bütçesi içerisindeki payı yüzde 19,24’lerden yüzde14,56’ya gerileyen, yüzde 81’i personel gideri olan, yatırım bütçesi 2002’de yüzde 17,18 iken yüzde 9,15’e kadar gerileyen Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülerek iktidar milletvekillerinin oyları ile kabul edilmiştir.
Öğrencilere bilimsel ve nitelikli bir eğitim vermekten uzak, ailelerin artan mali yüklerini ve kaygılarını azaltmayı hedeflemeyen, öğretmenlerini yoksulluk sınırının altında maaşlara reva gören, bir milyonu aşan atanamayan öğretmenlere bir umut vermeyen bu bütçeyi konuşmamız gerekirken, maalesef Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in gün boyu yapılan bütçeye yönelik eleştirilere vermesi gereken cevapları değil; Türkiye’nin geleceği için çok büyük bir tehlike olan laiklik karşıtı demeçlerini konuşmak zorunda kalıyoruz.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI 2 BİN 709 PROTOKOL İMZALAMIŞTIR
Bakan’ın verdiği rakamlara göre Milli Eğitim Bakanlığı, 1.167’si resmi kurumlarla olmak üzere 2.709 protokol imzalamış bulunuyor. Bu protokoller, okullarımızın ve milli eğitim sistemimizin gereksinim duyduğu fiziki altyapı, malzeme, yazılım ve/veya donanıma yönelik çeşitli kurumların yapacağı katkılara yönelik değildir.
Aksine, Milli Eğitim Bakanlığı’nın anayasal görevi olan ve öğretmenlerimizin uzmanlığında okul yaşamında geliştirilmesi beklenen yaşam becerilerine yöneliktir. Bunu, Bakan’ın Meclis’te bu protokolleri savunurken ortaya koyduğu gerekçelerden de anlıyoruz.
Öğrencilerin bilgi, beceri, davranışlarının geliştirilmesi MEB ve öğretmenlerin görevidir. Tarikat ve cemaatleri, çocukların dağa çıkmasını engelleyen sivil toplum örgütü olarak gördüğüne ve protokol imzalamaya devam edeceğine yönelik beyanları asla kabul edilemez.
Bakanın bu sözleri, bugüne kadar zor şartlarda hizmet veren öğretmenlerimizi dağa insan kaynağı yetiştirmekle suçlaması anlamına da gelmektedir. Öğretmenlerimizin, çocukların terör örgütüne kaynak olarak dağa çıkmasını engelleyemeyeceğini ama kerameti kendinden menkul tarikat ve cemaat unsurlarının engelleyeceğini dile getirmek de başlı başına bir zavallılıktır.
BAKAN, CEMAAT VE TARİKATLAR ARACILIĞIYLA BÖLGENİN ŞEKİLLENDİRİLMEK İSTENDİĞİNİ DE AÇIKÇA İTİRAF EDİYOR
Milli Eğitim Bakanı, bu yapılarla ilişkiyi savunurken özelikle belirli bir bölgeyi işaret etmekte, cemaat ve tarikatlar aracılığıyla bölgenin şekillendirilmek istendiğini de açıkça itiraf etmektedir. Yatılı okulları kapatıp çocuklarımızı tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkûm eden kişinin gerekçesi bu nedenle doğru değildir. Bakanlığın tarikat ve cemaatler ile yaptığı protokolleri tasdik etmesi, eğitimin topyekûn dinselleştirilmesini hedefleyen politikaları ifşa etmiştir.
Ancak, unutulmamalıdır ki bu politikalar, geçmişte milletimizin hafızasından uzun süre silinmeyecek travmalar ile sonuçlanmıştır. Bu yapıların araç olarak kullanılmasının sonuçları 15 Temmuz darbe girişimi ile acı bir şekilde deneyimlenmiştir. Bakanın ve AKP kadrolarının bu yaşananlardan ders almadığını görüyor; kendilerine bu yoldan dönmeleri için bir kez daha çağrıda bulunuyoruz.
Bakanın açıklamalarından ve tavırlarından, siyasi iktidarın 4+4+4 düzenlemesi ile hız kazanan bilimsel, çağdaş, laik eğitimi sonlandırma hamlesinin bugün artık başka bir aşamaya geçtiği anlaşılıyor. Bakanın çocukların dağa çıkmasını engellemek perdesiyle gizlemek istediği bu icraatlar, örneğin ÇEDES projesinin İzmir, Kırklareli, Eskişehir gibi partisinin az toplumsal destek aldığı bölgelerde başlaması göz önüne alındığında, başka bir siyasal hedefin unsurları olduğunu da açıkça göstermektedir.
ONUN İÇİN BURADAN AÇIKÇA HAYKIRIYORUZ!
- Şanlıurfa’da, medrese karanlığına çekilip 12 yaşında öldürülen Abdülbaki’nin vebali AKP’nin boynundadır.
- Antalya’da kaldığı tarikat yurdunda, yurt görevlisi tarafından vahşice öldürülen Mehmet Sami’nin,
- Aladağ’da tarikat yurdunda yanarak can veren 11 kız çocuğumuzun,
- Tarikatların yurtlarında istismara uğrayıp, yaşadığı acılara dayanamayarak intihar eden çocuklarımızın vebali AKP’nin boynundadır.
Öyle bir noktadayız ki, insanların dini duygularını kullanıp, zenginliğine zenginlik katan tarikat ve cemaatleri aklamak için kendini siper eden ve onları düşünen bir bakan var. Ama;
- Aylık 6.000 TL alan ücretli öğretmenlerimizi düşünen bir bakan yok!
- Okullara aç gidip aç gelen yavrularımızı düşünen bir bakan yok!
- Beslenme saati geldiğinde bir köşede ağlayan çocuklarımızı düşünen bir bakan yok!
- Atanamayan 1 milyon öğretmenimizi düşünen bir bakan yok!
- Atanamadığı için intihar eden öğretmenlerimizi düşünen bir bakan yok!
Bugün Türkiye’de, MESEM ile okullarından koparılıp asgari ücretin üçte birine çalıştırılan çocuklarımız fabrikalarda can veriyor. ÇEDES ile okullarından koparılan çocuklarımız ise mezarlık temizliyor. Yoksul halkımız tümüyle bir kuşatma altında. Ya karanlığa teslim oluyorlar ya da kendilerini özel okulların insafına terk ediyorlar. Çocuklarını tarikat ve cemaatlerden korumak isteyen milyonlarca aile bugün özel okulların taksitini ödemek için aç kalıyor.
Tüm bunlar ışığında şunu söylemeyi görev biliyoruz. Gün gelecek, insanların dini duygularını kullanıp zenginleşen, her biri, birer holding olan tarikatlar ve cemaatler yaptıklarının hesabını verecek. Çocuklarımızın emeği üzerinden kendilerine kazanç sağlayan ve çocuklarımızı ölüme iten patronlar hesap verecek. Gün gelecek Bu karanlığı yaratan AKP, siyasetin karanlığına sürüklenecek.
ERDOĞAN’A, MİLLİ EĞİTİM BAKANI’NI GÖREVDEN ALMASI ÇAĞRISINDA BULUNUYORUZ
Milli Eğitim Bakanlığı ve bizzat Bakan Yusuf Tekin gerçekleştirilen bu icraatlar ve söylemler ile maalesef laiklik karşıtı odakların sözcüsü ve hamisi durumuna gelmiş bulunmaktadır. Kişiye özel bir yasal değişiklik ile rektör olan ve Milli Eğitim Bakanlığının tüm tartışmalı icraatlarının sorumluluğunu taşıyan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i istifaya davet ediyoruz.
Bu çağrının karşılık bulamayacağı ve AKP iktidarında görevden çekilme erdemi gösteren bir bakan olmadığı öngörüsü ile kendisinin atamasını yapan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusu ve şerefi üzerine ant içtiği ‘laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına’ yönelik yeminini hatırlatıyor, görevlendirdiği Milli Eğitim Bakanı’nı görevden alması çağrısında bulunuyoruz.
Son sözümüz milletimizedir. Laiklik, bu ülkenin geleceği için en önemli Cumhuriyet ilkesidir. AKP ve onun beslediği her tür laiklik karşıtı unsur, politika ve söylemle, yasal ve toplumsal her platformda mücadele etmeye devam edeceğiz”
CHP İl Başkanı Yeşiltaş’ın açıklamasının ardından Eğitim-Sen ve Eğitim-İş Bursa Temsilcileri de yaptıkları konuşmalarda, tarikat ve cemaatlerin eğitimden elini çekmesi ve ÇEDES uygulamalarına son verilmesi gerektiğini ifade ederek Bakan Tekin’i istifaya çağırdı.