CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, hayvancılık ithalatına ilişkin raporunu açıkladı. “Son 14 yılda 9,4 milyon baş canlı hayvan ve 318 bin ton kırmızı et ithalatı yapıldı” diyen Sarıbal, yapılan ithalatın Türkiye’ye maliyetinin 10 milyar dolar olduğunu açıkladı.
Konuyla ilgili hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaşan Milletvekili Orhan Sarıbal, şunları söyledi; “29 Ekim 2023 Pazar günü Cumhuriyet’in 100. yılını kutladık. Bu nedenle hayvancılıkta nereden nereye geldiğimiz konusunda kısa bir bilanço çıkarmak istiyorum.
1923-1938 yıllarını kapsayan Atatürk dönemi, Osmanlı’dan kalan enkazın; harabeye dönmüş yoksul bir ülkenin yeniden yapılandırılması dönemidir. Ulusal ekonominin temelini tarım olarak gören Atatürk, tarımda kalkınmaya büyük önem vermiştir. ‘Milli ekonominin temeli tarımdır’ ve ‘Türkiye’nin hakiki sahibi ve efendisi köylülerdir. Herkesten çok refah, saadet ve servete layık olan köylülerdir’ şeklindeki sözleri Atatürk’ün ne kadar ileri görüşlü olduğunu ortaya koymaktadır.
1925 yılında hayvancılıkta et ve süt verimini artırmak adına ıslah çalışmaları başlatılmış, bunun için 1926 yılında Hayvan Islah Kanunu çıkarılmıştır. (Bu çalışmalar daha sonra sürdürülmediği için Türkiye hayvancılıkta ithalata bağımlı hale gelmiştir). Bu dönemde hayvancılık koruma altına alınmış, hayvancılık yapan çiftlikler teşvik edilmiş, damızlık hayvan dağıtımı yapılmış ve birçok ilde hayvan pazarları açılmıştır.
Atatürk döneminde oluşturulan Devlet Ziraat İşletmeleri ve Zirai Kombinalar birleştirilerek çiftçilerin tohumluk ve damızlık hayvan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla 1950 yılında Devlet Üretme Çiftlikleri (TİGEM) kurulmuştur. Hayvancılığa destek sağlamak amacıyla 1952 yılında Et ve Balık Kurumu (EBK), 1956 yılında Yem Sanayi AŞ (YEMSAN), 1963 yılında Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu (TSEK) faaliyete geçirilmiştir.
1980’li yıllara hakim olan neoliberal politikalar çerçevesinde kamunun hayvancılık alanında üstlendiği rol, yerini özel sektöre bırakmaya başladı. Bu kapsamda SEK, EBK ve YEMSAN gibi hayvancılığa destek olan KİT’ler özelleştirildiler.
Hayvansal üretimde maliyetlerin yüzde 70’ini yem giderleri oluşturmaktadır. 2007 ve 2008 yıllarında yaşanan kuraklık yem maliyetlerini yükseltmiş, buna karşılık yapılan süt tozu ithalatı nedeniyle çiğ süt fiyatları yarı yarıya düşürülmüştür. Sattığı sütle yem almakta zorlana çiftçiler 1 milyonun üzerinde süt ineğini kesime göndermişlerdir. Bu nedenle hayvan varlığı azaldığı için, üretilen et talebi karşılayamaz hale gelmiş; hükümet Nisan 2010 tarihinde kırmızı et ithalatına karar vermiştir.
Türkiye’de hayvan varlığı yetersizdir. Cumhuriyet döneminin ilk tarım sayımının yapıldığı 1929 yılında bile kişi başına yaklaşık 2 hayvan düşmekte iken günümüzde bu sayı 1’in altına düşmüştür.
1980 yılından bu yana Türkiye’de nüfusun 45 milyondan 86 milyona yükselmesine (yaklaşık yüzde 90 oranında artmasına) rağmen, toplam hayvan varlığı 85 milyondan 70 milyon başa düşmüştür.
Özellikle son iki yılda hayvan varlığındaki gerileme çok çarpıcıdır. Aralık 2021 ile Haziran 2023 tarihleri arasında hayvan varlığı yüzde 7,4 (5,6 milyon baş) gerileyerek 75,6 milyon baştan 70 milyon başa düşmüştür. Gerileme yerli sığır varlığında yüzde 20’ye, tiftik keçilerinde ise yüzde 27’ye ulaşmıştır.
2010-2023 Ağustos ayı arasındaki 14 yılda 6,2 milyonu büyükbaş, 3,2 milyonu küçükbaş olmak üzere toplam 9,4 milyon baş canlı hayvan ithal edilerek 8,5 milyar $ ödenmiştir.
Son 14 yılda toplam 318 bin ton kırmızı et ithalatı yapılmış ve karşılığında 1,5 milyar $ ödenmiştir.
Son 14 yılda yapılan canlı hayvan ve kırmızı et ithalatının Türkiye’ye maliyeti tam 10 milyar dolardır.
Bu yılın ilk 8 ayında (Ocak-Ağustos) yapılan 377 bin büyükbaş ve 45 bin küçükbaş olmak üzere 422 bin baş canlı hayvan ithalatı için 583 milyon $, 15 bin ton kırmızı et için de 95 bin $ olmak üzere toplam 678 milyon $ ödenmiştir.
Günümüzde ithalat, üretim açığını kapatmanın bir aracı haline gelmiştir. 2024 Yılı Bütçe Gerekçesinde 2022 yılında 2,2 milyon ton olan kırmızı et üretiminin 2023 yılında yüzde 16,7 gerileyerek 1,8 milyon ton olarak gerçekleşeceği yer almıştır. 2024 yılı hedefi ise daha da düşük olup, 1,7 milyon ton civarındadır. Bu rakamlar, önümüzdeki yıllarda ithalatın artarak devam edeceğini ortaya koymaktadır.
Hayvanlar için ucuz yem kaynağı olan mera alanlarının tespit çalışmaları yıllardır bitirilememiş olup, ıslah çalışmaları da yetersizdir. Mera alanları amaç dışı kullanılmakta ve tahrip edilmektedir. Bu nedenle hayvan varlığı için yeterli, kaliteli ve uygun fiyatlı kaba yem üretilememektedir. Eylül 2021 ayından bu yana süt ve besi yemi fiyatları yaklaşık üç kat artmıştır.
Hayvan ithalatının yanı sıra hayvanları beslemek için fabrika yemi üretiminde kullanılan ham maddeler için her yıl milyarlarca dolarlık ithalat yapılmaktadır. Bu yılın ilk 8 ayında (Ocak-Ağustos) ithal edilen 2,3 milyon ton soya fasulyesi, 1,8 milyon ton dane mısır ve 1,4 milyon ton arpa için 2,2 milyar $ ödenmiştir.
Hayvansal üretimde gıda güvencesinin sağlanabilmesi için ithalattan vaz geçilmeli; destekler büyük (endüstriyel) işletmeler yerine küçük aile işletmelerine verilmeli; süt ve et gibi hassas ürünlerde piyasa doğru şekilde izlenmeli, üretici örgütleri güçlendirilmeli, üreticiler iç ve dış piyasaların ve ithalat lobilerinin insafına terk edilmemelidir”