Anadolu Gazeteciler ve Spor Yazarları Derneği Genel Başkanı İbrahim Erdoğan, “Basında ‘doğrudan’ sansürün kaldırılışının yıldönümü kabul edilen bir 24 Temmuz tarihinde daha, Türk medyasının durumu içler acısı bir tabloyu yansıtıyor” dedi.
Ülkemiz basın ve medya dünyasında, iktidarın açık baskısıyla başlayan ve her türlü gücün çok yönlü tahakkümüne kadar varan sayısız ‘dolaylı’ sansürün, mesleğin icrasını imkansız kıldığını savunan AGSYD Genel Başkanı İbrahim Erdoğan, sansürün “sözde” kaldırılışının 114.Yılı’nda şunları söyledi:
“Değişen çağın koşullarına göre gazeteciliğin yeniden tanımlanıp, belli kural, kaide ve kriterlere bağlanması artık kaçınılmaz olmuştur. Mevcut meslek kuruluşları veya gazeteciler cemiyetleri, çok sesliliğin gereği olarak korunup yaşatılabilir, bu ayrı. Ancak çatı örgütü olarak tek bir Meslek Odası yapılanmasını zorunlu kılacak; basın özgürlüğünü evrensel standartlara endeksleyecek, gazeteciliğin gerçek anlamda olabildiğince bağımsız ve tarafsız biçimde icrasını sağlayacak Yeni Meslek Yasası’nın düzenlenmesi şarttır.
Ekleye, çıkara, değiştire değiştire adeta yamalı bohça haline getirilerek neredeyse kevgire dönen 70 yıllık Basın Yasası işlevini yitirmiş, teknolojideki dijital gelişmeler nedeniyle de çağın fersah fersah gerisinde kalmıştır. Gazeteciliğin, hiç istisnasız dileyen herkesin dilediği anda, rahatça yapabildiği bir meslek dalı haline gelmesi de bu yüzdendir.
Mesleğin, kamusal sorumluluk içeren niteliğinin bilinçli ya da bilinçsiz göz ardı edilmesiyle başlayan çürümüşlük, ‘Gazetecilik, eskilerin Efkar-ı Umumiye dedikleri kamuoyunu bilgilendirme sanatıdır’ tanımlamasını da unutturmuş;
İktidar gücü başta olmak üzere, her türlü erk sahiplerinin nüfuz ettikleri yayın organlarının pek çoğu, amaçları belli mihraklarca, kullanışlı birer aparat haline getirilmişlerdir. O nedenledir ki; İçinde bulunduğumuz süreçte, ‘Yargısız İnfaz Gazeteciliği’ , ‘Şantaj Gazeteciliği’ , ‘Haysiyet Cellatlığı Gazeteciliği’ ve ‘Rant Gazeteciliği’ , ‘Ticari Gazetecilik’ v.b. gibi hazin tanımlamalar, güven endeksinde dibe vuran mesleğin halen yürek burkan kanayan yarasıdırlar.
Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yeniden tesisi için tıpkı Cumhuriyet Meclisi’nin yeniden YASAMA işlevselliğine kavuşturulması gibi. YÜRÜTME erkinin, yeniden güçlü bir inisiyatif üstlenmesi gereğinde olduğu gibi. Adil bir hukuk sistemiyle, BAĞIMSIZ YARGI düzeninin mutlak surette yeniden sağlanması gibi.
Basın ve medyanın da 4.GÜÇ olma misyonuna yeniden kavuşturulması elzemdir. Bir kez daha vurgulamak gerekirse, bunun tek yolu da; Yeni bir ‘Basın/Medya Meslek Yasası’ ve ona göre yapılandırılıp, yaptırım gücüne de sahip olacak bir ‘Meslek Odası’ndan geçiyor”
24 TEMMUZ HAKKINDA
24 Temmuz 1908’de, İttihat ve Terakki Fırkası, Abdülhamit’in 32 yıllık iktidarına son verip, İkici Meşrutiyet’i yani o günkü adıyla ‘Hürriyet’i ilan etmişti. Bu durum en çok basının, daha doğru bir deyişle İstanbul basının işine yaradı. O güne kadar sansür kurulu gelip gazetelerdeki haberleri inceliyor, yayına girecek haberlere, hatta atılan manşetlere kadar müdahil oluyordu. Hürriyetin ilan edildiği gün gazeteciler, sansür memurlarını basımevlerine almadılar ve gazeteler, ilk kez sansürsüz yayımlandı. Bu nedenle o tarihten bu yana 24 Temmuzlar, basında sansürün kaldırıldığı tarih olarak önce kutlanmaya, sonra sadece anılmaya başlandı.