Manyas Gölü’nden doğan Karadere’de binlerce balığın telef olması nedeniyle DOĞADER öncülüğünde vatandaşlar maske takarak basın açıklaması yaptı.
Balık ölümlerinin bölgeye yakın bir maya fabrikasının atık suyundan kaynaklandığını ileri süren vatandaşlar, maya fabrikasının atıklarını bıraktığı Karadere’deki noktaya giderek açıklamalarda bulundu.
Fabrikanın zaman kaybetmeksizin denetime tabi tutulmasını talep eden DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Bugün bu bölgede yapılan ilk eylem değil. Deredeki kirlilik nedeniyle birlerce balık ölümüne şahit olduk. Defalarca uyardık yetkilileri, bu bölgedeki fabrikaların derhal denetim altına alınmasını, gerekirse kapatılmasını talep ediyoruz. Bildiğiniz gibi geçen dönem yapmış olduğumuz çalışmada Bursa Valiliği bir açıklama yaptı. ‘Kirlilik bizim sınırlarımız içerisinde değil, Balıkesir’in yetki alanında, müdahale edemeyiz’ dedi.
Biz de diyoruz ki bakanlığın oluşturduğu Susurluk Havza Planı var. Burası da o planın bir parçası. Biz de diyoruz ki her iki ilin valiliği de bu alandan sorumludur. Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı da sorumludur. Buradan yetkilileri uyarıyoruz, Karadere’yi kirleten unsurları kapatın veya denetim altına alın çağrısı yapıyoruz. Bölge halkından derede oltayla balık avlaması için bile belge isteniyor. Fakat dereyi kirleten bu maya fabrikasının dereyi kirletmesine, burada yaşayan balıkların ölmesine göz yumuluyor” dedi.
Karacabey DOĞADER temsilcisi Murat Kahraman ise, “Gerek Susurluk Çayı olsun, gerek Manyas Gölü olsun bununla ilgili yapmış olduğumuz çalışmalar var. İmza kampanyaları düzenledik, basın açıklamaları yaptık. Fakat bir sonuç elde edemedik. Şimdi de Karadere’de yaşanan balık ölümleri ile ilgili buradayız. Yetkililerden bu bölgedeki süregelen katliamı artık bitirmelerini istiyoruz. Buraya maya fabrikasından bırakılan suyun arıtılmasını, denetlenmesini talep ediyoruz. Bununla ilgili gerekirse imza kampanyası düzenleyeceğiz. Bizim istediğimiz artık doğa kirlenmesin, canlılar ölmesin, insanlarımız sağlıklı olsun” diye konuştu.
30 senedir Karadere’ye zehir salındığını belirten İsmetpaşa Mahallesi Muhtarı Mehmet Güven de, “Bu dereye zehir salınıyor. Hayvanların yanı sıra insanlar bile artık bu dereye salınan zehir yüzünden hastalanıyor. Hastaneye vatandaşlarımızı taşıyoruz. Eskiden bu dereden balık tutarak geçimlerini sağlayanlar vardı. Şimdi artık bunu da geçtik, sağlığımızı istiyoruz” dedi.
Şuan hayvanların bile dereden su içmediğini belirten İsmetpaşa sakinlerinden Cahit Burhan, “Türkiye’nin yediği yemekler Karacabey’de yetişen domatesten oluyor. Biberler, Karacabey Ovası’ndan oluyor. Ama biz de mahsullerimizi bu dereden suluyoruz. Bu şekilde zehir akan bu dere tüm Türkiye’yi zehirliyor. Koyunlarımız ve hayvanlarımız şuan bu dereden su bile içmiyor. Kokudan evlerimizde duramıyoruz” şeklinde konuştu.
Dereden eskiden su içtiklerini söyleyen Akhisar Mahallesi Muhtarı Cemali Atış ise, derenin Karacabey çiftçisi ve burada yapılan hayvancılık için çok önemli olduğunu söyledi.
Dereye atılan zehir sonrasında derede kurbağa bile kalmadığını belirten Sultaniye Muhtarı Derviş Mete de, “Derenin bir tarafında hayat var, bir tarafında hayat yok. Yani derenin zehir salınan tarafında hiçbir canlı yaşamıyor. Kurbağa bile kalmıyor. Bu doğayı etkiliyor. Buradan akan zehir longoz ormanlarımızı bile etkiliyor. Artık bölge halkı olarak sağlık açısından maske takar hale geldik. Bu sorun bizim için kanayan yara haline geldi. Buna artık bir çözüm istiyoruz” dedi.
“Bize temiz bırakılan bu doğayı biz de çocuklarımıza temiz bırakmak istiyoruz” diyen Dağkadı Mahallesi Muhtarı Hasan Şener, “20 kilometre ötede ölü balıklarla karşılaşıyoruz. Bizler çocukluğumuzda bu dereden içme suyu alıyorduk. Bize temiz bırakılan bu dereyi biz de çocuklarımıza temiz bırakmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Karadere’de daha önce balık tuttuklarını belirten Runguçpaşa Mahalle Muhtarı Kemal Tetik, son 30 yıldan beri burada çevre katliamı yaşandığını belirtti.
İsmetpaşa köyünde yaşayan Ömer Topçu ise, “1966-1967 yıllarında biz bu dereden 90-100 kiloluk karabalık çıkardı. Turna, yayın balığı çıkardı. Şimdi bu derede bir kurbağa bile yaşamıyor. Biz buradan küplere su doldurup evlerimize içme suyu olarak götürürdük. Şimdi hayvanlarımız buradan bir kaşık su içecek diye ödümüz kopuyor” açıklamasında bulundu.
Dereden akan su ile çiftçilerin mahsullerini suladığını ve bu mahsullerin de sofralarına geldiğini belirten Neşe Göndük, “Buraya en kısa zamanda çözüm bulunması gerekiyor. Çiftçiler bu dereden mahsullerini suluyorlar. Bu mahsullerde pazarlardan bizim sofralarımıza geliyor. Bu da günümüzün en büyük hastalığı olan kansere sebep oluyor” şeklinde konuştu.