Türk Eğitim Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Türk Eğitim Sen Karacabey Temsilcisi olan Altuğ Meşe, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla açıklamada bulundu.
Açıklamasına, “Devlet büyüklerinin yaptığı gibi uzman, kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen diyerek ayırmadan, tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlarım” diyerek başlayan Altuğ Meşe, şunları söyledi;
“Dayak yiyen, hakkı yenilen, ailesinden uzakta kalmak zorunda bırakılan, ardında diğer birçok meslekte olduğu gibi güvenebileceği büyükleri olmayan, her fırsatta; gerek aldığı maaş, gerekse yaptığı tatil çokmuş gibi toplumun önüne atılıp toplumun gazını almasına kurban edilen ama yılda bir gün, 24 Kasım geldiğinde ‘Başımızın tacıdır’ deyip koymaya yer bulamadığımız, hemen ertesi gün unutulan, devlet büyüklerinin yaptığı gibi uzman, kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen diyerek ayırmadan, tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlarım.
Her yıl söylemekten bıkmadım, yenilerini ekleyerek devam edeceğim. Benim mücadelem, asla kendime bir çıkar sağlama mücadelesi değil. Benim mücadelem, asla kendimi bir yerlere getirme mücadelesi değil. Benim mücadelem, hangi siyasi oluşum içinde olursa olsun öğretmen olan arkadaşlarımın mücadelesidir. Bu yüzden bu yazdıklarım hangi sendikadan olursa olsun (malum bir sendikanın taraftarı olarak çıkar sağlayanlar hariç) haklının yanında olan herkesin ortak sesidir.
Haklının yanında olmak için sadece söylemek yetmez. Ne güzel demiş Hz. Ali ; ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ diye. İşte ne söylersek ‘Dilsiz Şeytan’ olmamak içindir. Eğitim camiamız içinde son dönemlerde adaletsiz bir şekilde görev dağılımlarının olduğunu herkes bilmekte. Önceleri hile hurdayla yapılan şeyleri ‘Büyüklerimize’ şikayet ediyorduk. Umudumuz olmasa da en azından şikayet edecek bir makamımız vardı. Şimdilerde şikayet için gittiğimiz kapılarda bize daha usturuplu bir hilenin inceliklerini gösteriyorlar; Mülakat!
Mülakat demek kısaca; ‘Bendensen gel, değilsen güle güle’ demektir. Mülakat için açıklamaları da çok da iç açıcı değil: ‘FETÖ ve benzeri yapılanmalar içinde olanları devlet kurumlarına almamak’ Bu sizin dediğinizi biz çok daha önceleri de savunuyorduk. Bunun için mülakat değil, güvenlik soruşturması olması sizce daha da iyi değil mi? Biz mülakat yerine bunu savunuyoruz. Bu şekilde devam ettiği müddetçe öğretmenler arasındaki çalışma barışı kesinlikle sağlanamayacaktır.
Bu yıl yeni bakanımız görevine başladı. Eğitim camiamız içinden bir bakan olması bizleri çok umutlandırdı. Tek umudumuz her bakanla değişen eğitim sisteminin bundan sonra değişmemesi. Biliyorsunuz ki Osmanlının son iki yüzyılında imparatorluğu ayakta tutmak için birçok yenilik ve ıslahatlar yapıldı. Bu ıslahat ve yenilikler kağıt üstünde ve uygulamada bir çoğu çok iyi olmasına rağmen yeniliği başlatan padişah ya da devlet adamının gitmesiyle her şey rafa kaldırılmıştır. İstenilen yenilikler ve ıslahatlar da kısa ömürlü olduğundan devleti ayakta tutmak için yapılanlar boşa gitmiştir. Bizim eğitim sistemimiz de maalesef Osmanlıda yapılan ıslahat ve yenilikler gibi sistem daha tam oturmadan değiştiği için çok sağlıklı olmamaktadır. Temennimiz bundan sonra yapılacakların kalıcı olmasıdır.
Eğitimimizin en önemli sacayaklarından birinin öğretmen olduğunu biliyor ve kabul ediyoruz. Bizler de bu önemin artık bakanlık nezdinde de farkına varılmasını istiyoruz. Sağlık Bakanlığı; personelini çok fazla önemsiyor ve personeline bir saldırıya karşı tahammülleri yok. Hukuki olarak da sürekli yanında duruyor. Bizim öğretmenlerimiz bazen öğrencilerden bazen veliden dayak yiyor; hatta bazen de makamında pompalı tüfekle öldürülebiliyor. Peki bizim basın açıklamasından başka yapabildiğimiz ne var? Devlet, öğretmenin kendisini koruması için beline birer silah vermeyecekse öğretmene yapılan şiddete yaptırımlarını en üst düzeye çıkartmalıdır. Güvenlik kaygısı yaşayan bir öğretmenden ne kadar performans bekleyebiliriz ki?
Allah’a şükürler olsun ki ülkemizde kriz yok! Malum televizyon kanallarını açtığımızda hiçbir problemi olmayan bir ülkede yaşadığımızı görüyoruz. Gerçekten bende çoğunluğun gördüğünü görmek istiyorum. Eğitimde dünya devleri ile yarışıyoruz da ben mi bilmiyorum? Ekonomide bahar havası var da bana mı kış? Okullarımızda öğretmenlerimiz mutlu da ben mi mutsuzum? Devamlı felaket tellallığı yapmak ne kadar kötü ise ülkede de insanlara ekonomik kriz yokmuş gibi, her şeyi güllük gülistanlık göstermek de o denli yanlış. Ülkemin en büyük sorunlarından birisi de bizleri yönetenlerin iyi gidişatı üzerlerine almaları kötüyü ise kimsenin sahiplenmemesi. Kusur var dersen zaten ya vatan hainisin ya da Fetöcü. İlk defa memur bu yıl 3.5 kat zam alacak. Kriz olmadığına göre büyüklerimiz bizi çok sevdiği için bu enflasyonun 3.5 katı zam verecekler sanırım!
15 Temmuz hain darbe girişiminden hiç mi ders çıkaramayacağız? Bizler de devletin tüm yapılarına sızmış FETÖ belasından kurtulacağımıza çok sevinmiştik. Adaletli yargılamalar yapılıp tasfiye edilenlerin yerine liyakat sahibi kişiler geçecek diye daha da sevindik. Fakat gördük ki bu kadrolar başka bir isim altında yandaşları ve sempatizanları tarafından doldurulmakta. Yani sizin anlayacağınız rahmette bize zahmette size denilmekte. ‘Denize düşen yılana sarılır’ diyeceğim ama işin ehli, kendisini geliştirmiş ve aydınlık insan çokken tercihlerin tek bir taraftan yapılması hiç adaletli olmamaktadır. Bir hata diğer bir hata ile düzeltilmeye çalışılmamalıdır.
Siyasi erk hoşuna giden bir yargı kararı olduğu zaman adaletimiz için tarafsız; bizi bir yapan ‘Andımız’ın yeniden okutulması için karar aldığında adaletin yanlış karar verdiğini söylüyor. Yıllardır okuduğumuz bize doğruyu çalışkanlığı öğütleyen Andımız bize Türklüğün bilincini verirken TÜRK kelimesinden rahatsız olanlar bunun yüzünden çalışkanlıktan ve doğruluktan ödün vermeyi bile göze alıyorlar. Mustafa Kemal’in ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’ sözünden rahatsız olanlar Türk olmak bilincini damardaki kanda kafatasındaki ölçüde arayanlardır.
Bu ülkenin en büyük kurucu ve kurtarıcı değerlerinden biri Mustafa Kemal Atatürk’tür. Önceleri gizli gizli yapılan saldırılar şimdilerde aleni şekilde yapılmaktadır. Olaylar öyle bir hal almış ki devletin maaşlı memurları ve amirleri ‘Gaflet, dalalet ve hıyanet içinde’ hareket etmektedirler. Günümüzde ‘Keşke Yunan galip gelseydi’ diyenler el üstünde tutulurken bunu söyleyen ve destekleyenlere vatan bırakanlar hor görülmeye çalışılmaktadır. Unutulmamalıdır ki onların yaptığı kızgın ateşe bir avuç talaş dökmektir. Ölümünün üzerinden 80 yıl geçmesine rağmen hala yenilemeyen Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet ve minnetle yad ediyorum.
Bu kadar olumsuzluğa rağmen her geçen gün değeri artan bir şey var. Her öğretmenler günü geldiğinde gerginleşen yüz kaslarımın yumuşamasını sağlayan bir sebep; Mustafa Kemal Atatürk. Allah’a şükürler olsun ki bizi 3. dünya ülkelerinden ayıran o çizgiyi çekecek bir lider gönderdi. Allah, insanlığı kurtarmak için öğretmenin tüm vasıflarını üzerinde taşıyan peygamberleri insanlığa lider olarak yolladı. Zaman zaman da milletleri kurtarmak için bir öğretmen. Ülkemin aydınlık yarınlara yüzünü dönmesini sağlayan başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ü ve şehit öğretmenlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anarak hepimizin öğretmenler gününü kutlarım”