ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan, Başkanlık Sistemi ile asıl hedefin, cumhuriyeti ortadan kaldırıp yerine hilafet özlemli tek adam yönetimi getirmek olduğunu söyledi.
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Tansel Çölaşan, Başkanlık Sistemi ile Türkiye’nin rejiminin değiştirilmek istendiğini belirterek, “Hedef; Cumhuriyet’in başta Meclis Sistemi olmak üzere tüm kurucu ilkelerini, çağdaş, laik, demokratik, ulusal ve üniter yapısını ortadan kaldırıp, yerine hilafet özlemli bir tek adam yönetiminde ‘Orta Çağ’ yaratmak ve Osmanlı eyalet sistemine benzer bir yapıyı kurmaktır. Yani ülkeyi bölmektir.” dedi.
Geçtiğimiz Cuma günü Karacabey’e gelen ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan, ‘Parlamenter Sistem, Cumhuriyet ve Atatürk’ konulu panelde konuştu. Ülke gündemi hakkında çok çarpıcı açıklamalarda bulunan Çölaşan, Başkanlık Sistemi’nin mutlaka engellenmesi gerektiğini, aksi halde dün Irak’ın bugün de Suriye’nin başına gelenlerin yarın da Türkiye’nin başına geleceğini vurguladı.
Şükran Yemişçioğlu Kültür Merkezi’nde düzenlenen panele ilgi yoğundu. ADD Genel Merkez GYK Yönetim Kurulu üyelerinin yanı sıra; CHP İlçe Başkanı Murat Tanrıverdi, MHP İlçe Başkanı Hüseyin Erol, Vatan Partisi İlçe Başkanı Hüseyin Kurur, Karacabey’in bir önceki dönem Belediye Başkanı Ergün Koç, siyasiler, sivil toplum örgütü temsilcileri ile çok sayıda Karacabeyli katıldı.
ADD Karacabey Şube Başkanı Haluk Aka’nın selamlama konuşmasının ardından CHP eski Bursa İl Başkanı ve ADD Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Gürhan Akdoğan moderatörlüğündeki panele geçildi. ‘Parlamenter Sistem, Cumhuriyet ve Atatürk’ konulu panelde ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan’ın yanı sıra Toplumsal Konuları Araştırma Kurulu Başkanı B. Safa Yenice, ülke gündemiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Başkanlık Sistemi’nin mutlaka engellenmesi gerektiğine dikkat çekerek konuşmasına başlayan ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan, “Bir tercih yapmalıyız, bir karar vermeliyiz. Cumhuriyet’in kurucu ilkelerinden yana bir gelecek mi istiyoruz, yoksa tek kişilik bir güç mü? Bu sistem, Türkiye’ye dayatılan bir projedir. Başkanlık Sistemi ile federatif yapıda bir bütünlük isteniyor. Yani dün Irak’ta, bugün Suriye’de uygulanan bu sistem, şimdi de Türkiye’de yapılmak isteniyor. Olay bu kadar net. Ancak, bu algıyı halk nezdinde bir türlü yıkamıyoruz. Oturarak, ‘Ben başkanlık sistemine karşıyım’ demek olmaz. Sokağa çıkmalı, demokratik eylemler düzenlemeli ve halka bu sistemin çok tehlikeli olduğunu anlatmalıyız. Başka yolu yok.” dedi.
İktidar ülkeye deli gömleği giydirmek istediğine vurgu yapan Çölaşan, “Dayatılan başkanlık sistemiyle Cumhurbaşkanı anayasaya aykırı olarak fiilen yürüttüğü başkanlığını yasallaştırmak istiyor. Zaten ‘Yönetim şekli fiilen değişmiştir. Yapılması gereken anayasal zemine taşınması, meşrulaştırılmasıdır’ demedi mi? Aksi halde anayasa suçu işlemeye devam etmiş olacaktır.
Bakmayın siz iktidar odaklarının ‘rejim değişmiyor’ sözlerine. Bu sözler aldatmacadır. Anayasa ve bu yolla getirilmek istenen başkanlık sistemi halka kurulan bir tuzaktır. Çünkü aslında hedef Atatürk Cumhuriyeti’dir. Hedef rejim değişikliğidir. Hedef Cumhuriyet’in başta Meclis sistemi olmak üzere tüm kurucu ilkelerini, çağdaş, laik, demokratik, ulusal ve üniter yapısını ortadan kaldırıp yerine hilafet özlemli bir tek adam yönetiminde Ortaçağ yaratmak ve Osmanlı eyalet sistemine benzer bir yapıyı kurmaktır. Yani ülkeyi bölmektir.” diye konuştu.
Söz konusu başkanlık sisteminin tek kişi programlandığını iddia eden Çölaşan, “Türkiye Cumhuriyeti çağdaş, laik, demokratik hukuk devletidir. ‘Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter sistemle’ yani Meclis sistemiyle yönetilmektedir. Bu sistemde devlet gücü; yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında paylaştırılmış, devlet gücünü elinde tutan yöneticilerin bu gücü keyfi ve kötüye kullanmalarının önünü kesmek ve bir kişi veya grubun diktasını önlemek amaçlanmıştır. Batı tipi klasik demokrasi olarak tanımlanır. Bu sistemde var olan ‘kuvvetler’ arası denge mekanizmaları, demokrasinin işlemesini kolaylaştıran unsurlardır. Oysa getirilmek istenen sistemle yasama, yürütme ve yargı gücünün tek kişide toplanması amaçlanıyor. Tek kişi için programlanmış özel bir model. Fiilen uygulanmakta olan tek adam modelinin meşrulaştırılması diyebiliriz. Ne ABD tipi başkanlık, ne Fransa tipi yarı-başkanlık sistemlerine benzerliği var.
Getirilmek istenen başkanlık sisteminde yasama organının, bugün uygulanmakta olan nisbi temsil sistemi yerine (dar, daraltılmış bölge/çoğunluk) sistemi ile tek parti çoğunluğunda oluşmasının planlandığı anlaşılıyor. Seçim modeli Meclis’te en çok iki partili bir yapıya imkân veriyor. Ufak partiler eleniyor. Muhalefet önleniyor. MHP kabul ederse başkan ‘partili’ olacak ama Amerika’daki gibi değil partinin başkanlığını da yapacak. Anayasa’da yer almasa bile bugünkü gibi fiilen başkanlık yapacağı için milletvekillerini, bugün olduğu gibi yine parti başkanı seçecek.
Yasama (Meclis) yasa yapacak, başkan veto ederse nitelikli çoğunlukla direnebilecek. Başkanın siyasi sorumluluğu yok. Belli durumlarda cezai sorumluluğu var. Bakanlar üzerinde de parlamenter sistemde olduğu gibi denetim mekanizmaları yok. Onları da denetleyemeyecek. Hem Meclis hem de milletvekilleri göstermelik, işlevsiz kalacaklar. 96 yıllık Meclis sistemi hukuken var gözükse de, fiilen son bulacaktır.
Oysa bu Meclis ‘Gazi’ Meclis’tir. Kurtuluş Savaşı’nı yöneten, Mustafa Kemal’le büyük zaferi kazanan, ‘egemenliğin kaynağını ilahi olmaktan çıkartıp kayıtsız şartsız millete devreden’, 1921 Anayasası’nı yapan, saltanatı ve hilafeti kaldıran, Sevr’i yırtıp Lozan’ı imzalayan, Cumhuriyeti ilan eden, sonrasında 1924, 1960, 1982 anayasalarını yapan Meclis’tir. Cumhuriyet tarihimiz yok edilmektedir. ‘Tek Adam’ sistemi iyi bir şey olsaydı, Atatürk ‘tek adam’ olmayı istemez miydi? İfadelerini kullandı.
Başkanlık sistemi ile ‘Yürütme Yetkisi’ne de değinen Çölaşan, bu uygulamanın Türkiye’yi bölünmeye götüreceğini savundu. Çölaşan, “Hem devletin hem hükümetin başı tek kişi olacak. Bakanlarını kendisi atayıp alma, kararnameler çıkarma, bütçe yapma, kanunları veto etme, Meclis’i feshetme, yüksek bürokrattan vali ve kaymakamlara kadar kamu görevlilerini atama yetkilerine sahip olacak.
Meclis’in ne başkanı, ne de bakanlarını siyaseten denetleme imkanı var. Belli koşullarda başkanın cezai sorumluluğu var. Ayrıca başkan yargıyı da elinde tutuyor; AYM ile HSYK üyelerinin yarısını bizzat, diğer yarısını ise (seçtiği) Meclis eliyle atamaya yetkili. Danıştay üyelerinin dörtte birini atıyor. Yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin tek adam elinde toplandığı ve kendi taslak metinlerinde monarşi benzeri bir yönetim biçimi olarak tanımladıkları başkanlık sistemi, 93 yıllık laik-demokratik cumhuriyetin kurucu ilkeleriyle son bulması demektir. İnsan haklarına dayalı demokratik, laik cumhuriyetimiz tehlikededir. Osmanlı’nın 200 yıl süren çöküşüne çare bulamayan tek adam yönetim şekli, cumhuriyete seçenek olamaz. Başkanlık sistemi, yaratacağı travmayla Türkiye’yi bölünmeye götürür.” şeklinde sözlerini noktaladı.
ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan’ın ardından konuşan Toplumsal Konuları Araştırma Kurulu Başkanı B. Safa Yenice de, benzer söylemlerde bulunarak, ülkenin geleceği adına halkın Başkanlık Sistemi’ne izin vermemesi, Atatürk ilke ve devrimlerine sımsıkı sarılması gerektiğini vurguladı.
Öte yandan, düzenlenen panelin ardından Tansel Çölaşan ve ADD’li yöneticiler, Karacabey Ticaret ve Sanayi Odası ile Ziraat Odası’nı ziyaret ederek, Karacabeyli esnaf ve çiftçinin durumları hakkında bilgiler aldı.