Saadet Partisi (SP) İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Salih Koçak, 28 Şubat Davası’nda tanık olarak ifade veren eski Başbakan Mesut Yılmaz’a sert sözlerle tepki gösterdi. Yılmaz’ın 28 Şubat sürecinde demokrasinin değil, vesayetin yanında yer aldığına dikkat çeken Koçak, “Mesut Yılmaz o dönem tankların hedefinde olanların değil, tankların arkasına sığınanların arkasındaydı. O yüzden ifadeleri kendi suçunu örtbas etme çabasından başka bir şey değildir” dedi.
Saadet Partisi İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Salih Koçak, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. 28 Şubat davasında tanık olarak ifade veren Mesut Yılmaz’ın açıklamalarına tepki gösteren Koçak, “28 Şubat sürecinde demokrasinin değil, vesayetin yanında yer alan Mesut Yılmaz’a yakışan açıklamalar olmuştur. 28 Şubat’ta beşli çetelere, sözde zinde güçlere ram olanlardan başka bir yaklaşım beklenemezdi. Mesut Yılmaz o dönem tankların hedefinde olanların değil, tankların arkasına sığınanların arkasındaydı. O yüzden ifadeleri kendi suçunu örtbas etme çabasından başka bir şey değildir” şeklinde konuştu.
Açıklamalarının devamında iktidarın bir medeniyet projesi olarak millete sunmaya çalıştığı Avrupa Birliği’ne ilişkin ifadelere de yer veren Koçak, “Yenilmiş bir medeniyetin çocukları olduğumuz söylemi bu iktidar döneminde dillendirildi. Bu iktidar döneminde AB yegâne medeniyet projesi olarak takdim ve kabul edildi. AB kriterlerine uyum adı altında, bu iktidar döneminde sosyolojik bombalar topluma yerleştirildi. Her şey, her gelişme bizlerin gözleri önünde cereyan etti. Irak’a ilk bomba düştüğünde hesabımıza ilk para düşecek, Tezkere geçmezse, memurların maaşını nasıl öderiz açıklamaları bu iktidar sahipleri tarafından yapıldı. Bu iktidar döneminde Irak’ta 1,5 milyon insan hayatını kaybetti. Bu iktidar döneminde Irak fiilen üçe bölündü. Bu iktidarın hırsları yüzünden Suriye’de 500 bin insan hayatını kaybetti. 7-8 milyon insan mülteci konumuna düşürüldü.
Bu iktidar, hem de BOP eşbaşkanı iken Arap Baharı adı altında, İslam beldeleri kışı yaşar oldu. Yemen’i, Mısır’ı, Libya’sı bu iktidarın yanlış adımları neticesinde bugün huzuru arar oldular. Bu iktidar ırkçı emperyalistlerin etnik ve mezhepsel farklılıkların çatışma sebebi sayılmasına çanak tuttu. Bugün bölgemizde barışa hasretsek, ateş yatak odamıza sıçramışsa, sokaklarımız hendekten geçilmiyor, ilçelerde silah yığınakları yapıldıysa, kendi vatanımızda giremediğimiz bölgeler varsa, her geçen gün artan şehitlerin acısı yürekleri yakıyorsa kimse suçluyu başka yerde aramasın.
‘Açılım’dı, ‘Çözüm Süreci’ydi diyerek hem bölge halkını, hem de koskoca bir ülkeyi, bir terör örgütünün insafına bu iktidar terk etti. Bu iktidar döneminde ‘Kazan-kazan’ safsatası adı altında Kıbrıs kurtlar sofrasının mezesi yapıldı. Kimileri binlerce km öteden gelip, Ortadoğu’yu Akdeniz’i kontrol etmek isterken, Kıbrıs gibi stratejik bir doğal üssü bu iktidar AB’ye kurban verdi” dedi.
AKP döneminde TSK’ya kumpaslar kurulduğuna da değinen SP’li Koçak, “Bu iktidar sahipleri Ergenekon’un önce savcısı, sonra avukatı oluverdi. Bu iktidar bugün inlerine girdiğini söylediği paralel yapılanmaya ne istedilerse verdiğini itiraf etti. Bu iktidarın belediyeleri parsel parsel milletin malını birilerine peşkeş çekti. Tacizler, tecavüzlerdeki artış, uyuşturucu kullanımının ilkokul çağına düşmesi, boşanma oranlarının ilk defa evlilik oranları geçmesi, hapishanelerde mahkûmların sayısının 3’e, 5’e katlanması bu iktidar döneminde oldu. Özelleştirme adı altında yılların birikimi bu iktidar zamanında yok pahasına elden çıkarıldı. Bu iktidar milletin gözünün içine baka baka IMF’ye olan borcu ödedik diyerek, algılarla oynayıp yılda 55-60 milyar TL’yi faize ödemeye devam etti. Bu iktidar sahipleri, İstanbul’un, Bursa’nın kalbine hançerleri saplayarak, tarihi emanetleri betonların arasında yalnız ve çaresiz bıraktı” şeklinde konuştu.
SP’li Salih Koçak, son olarak şunları söyledi; “Dış politikada kendi iradesiyle yol almayı hedefleyen, yönünü AB’ye değil Hakka dönen, ekonomide üretim seferberliğini esas alarak, AB kriterlerini değil, kendi toplumsal gerçeklerini dikkate alan, esnaf ve zanaatkarlarını güçlendiren, tarım ve hayvancılığa hak ettiği desteği veren, kamplaşmayı, ötekileştirmeyi değil, bir ve beraber olabilmeyi merkeze alan, popülist eğitim anlayışının terk edip reel eğitime geçen, maddi ve manevi kalkınmayı aynı anda başarabilen yeni bir sese ihtiyaç var. İşte bu ses Saadet Partisi’nin bütün milleti kucaklayan ve mazlumlara umut olan sesidir”