Cumhurbaşkanı, kötü giden her şey nedeniyle kendisinden ve hükümetten başka herkesi sorumlu tutan bir karaktere sahip. Çözüm süreci boyunca terör örgütü şehirlere her türlü mühimmat tuzaklamış, hendekleri kazmış, içine patlayıcılar koymuş, yollara tuzaklar kurmuş, vergi toplamış, mahkemeler oluşturmuş, neticede çözüm süreci bitmiş. Terör örgütü eylemlerine başlamış, şehitlerimiz her gün gelir oldu. Güvenlik birimlerine ve idari birimlere çözüm süreci devam ederken “dokunmayın” diyen, suçludan sorumlu olan Erdoğan, sıkışınca da topu yöneticilere atmış ve şöyle demişti. “Kamu görevlilerin gelişmeleri eksik veya yanlış değerlendirmesinin bu konuda zafiyete yol açtığı anlaşılıyor” Böylece suçu başkalarına atmakta mahir, çarkçıbaşı olmuştu.
Geçmişte “paralel yapı” dedikleri F. Gülen ile beraber kol kola ülkeyi 10 yıl süper ittifak yaparak yönetmişti. 17-25 Aralık’tan sonra çıkıp “yanıltıldım, bizi kandırdılar” diyende kendisidir.
Cinsel fantezilerle süslü “Kabataş yalanını” televizyonda günlerce konuşan halkı tahrik eden Müslümanları gezi olayları içinde olan, insanlar aleyhine kışkırtan da kendisiydi. Neticede yalan olduğu meydan çıktı. Yine çark etti.
Suriye Devlet Başkanı Esad ile kanka idi. Ailece tatil yaptılar. Suriye’de Bakanlar Kurulu topladılar. Sonra “çok safmışız kandırdı bizi” diyerek bir numaralı düşman oldu.
AKP sözcüsü Ömer Çelik geçtiğimiz günlerde “İsrail hükümeti ve halkı bizim düşmanımız değildir” diye açıklama yaptı. Bunlar su çarkı değil, ne yaptığını bilmeyenlerin, ön görücü olmayanların, devlet adamı olamayanların, bir devletin nasıl yönetileceğini bilmeyenlerin çarkı.
Çarklarına devam edelim. Zamanın Başbakanı Erdoğan 29 Mart 2013’de CNN Türk ve Kanal D’de yaptığı söyleşide eyalet sistemine övgüler yağdırmıştı. Şimdi HDP Eş Başkanı Demirtaş’ın özerklik çıkışına (ki ben özerkliği tasvip etmiyorum, özerklik ülkenin bölünmesinin başlangıcıdır) “Bu eş başkanın yaptığı ihanettir, provokasyondur” diyor.
Erdoğan İsrail’e düne kadar “terör devleti” diyordu. Şimdi “İsrail’e ihtiyacımız var” diyor. Davosta’ki “one minute” çıkışının ardından pek çok kere İsrail’i “çocukları öldüren terörist devlet” olarak niteliyordu. (Bu dönemlerde oğlu Bilal en büyük deniz ticaretini gemicikleri ile İsrail’le yapıyordu)
29 Ocak 2009’da Davos Ekonomik Forumunda İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e..…“öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” demişti.
1 Haziran 2010’da Erdoğan, Mavi Marmara olayı sonrası grup toplantısında yaptığı konuşmada “saldırı açıkça uluslararası hukuka, insanlığın vicdanına yapılmış bir saldırıdır” demişti.
18 Kasım 2012’de ayni Erdoğan Gazze’ye füze atan İsrail’e, Gazze’ye atılan roketleri bahane ederek “bu İsrail’in maalesef karakteridir, cibilliyetinde vardır” demişti.
24 Temmuz 2014’de yine CNN’e verdiği demeçte ”İsrail bir terör devleti” demişti.
Yaz yağmuru gibi şekil değiştiren, bugün söylediğinin yarın karşılığı olmayan bir insan BAŞKAN olabilir mi?
Başbakan A. Davutoğlu’da 15 Mayıs 2015’de İsrail’de neden Türk Büyükelçiliği olmadığını soran CHP lideri Kılıçdaroğlu’na çok sert çıkmış “Ey gafil biz Mescid-i Aksa’ya postallarla girenlerle dost olmayız. Sen git İsrail’le dost ol” demişti.
Ey bu devletin iki muktediri, şimdi ne oldunuz. Çarkçı başı oldunuz!