Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, mahkemenin 53’ncü kuruluş yıl dönümünde hükümete yüklendi ve “Siyasetin yargılaşması demokrasinin, yargının siyasallaşması ise hukuk devletinin sonu olur. Demokrasiler için yürütmenin sınır tanımaz tavrı ne kadar tehlikeli ise yargının jüristokrat tavrı da o kadar tehlikelidir. Yargı toplum ve siyaset mühendisliğine soyunan bir vesayet kurumu olarak işlev göremez” dedi.
Başkanlığa soyunanlara “Kopyala yapıştır yöntemiyle anayasa yapılması yanlış güçler ayrılığı hukukun üstünlüğü, insan hakları çoğulculuk gibi demokratik anayasaların olmazsa olmaz unsurlarına dikkate alınmadan bir anayasa yapmaya çalışmakta o derece yanlış olur” diyerek ihtarını çekti.
Türkiye’de tam bir hukuk garabeti ile karşı karşıyayız. HSYK’da Adalet Bakanın ne işi var? Dünyada medeni devletlerde böyle bir uygulama yok. HSYK seçimlerini siyasi bir makam olan Adalet Bakanlığı organize etti. Yürütme ile uyumlu sonuç alınca da peş peşe yapboz kanunlar çıkarıldı. Yıldırım atamalar yapıldı.
Adalet tarihimizde ucube bir dönem başladı. İktidar diliyle yazılan iddianameler öyle ki “Suçun vasıf ve mahiyetini” yargıdan önce iktidar partisi tanımlıyor.
Öyle bir yargı iddianamesi ki geziye katılan Çarşı grubuna ‘darbe’ suçundan müebbet hapis istemiyle iddianame yazılıyor. Sanki Çarşı grubun top ve tankı var. Sadece demokratik bir eyleme katılıyor. Orada Kimse Yok mu Derneğine ‘terör örgütü soruşturması’ açılıyor.
MİT tırları ile Suriye’ye silah gönderildi. Bunları durduran savcılar tayin edildi. Açığa alındı, haklarında dava açıldı. Hani bunlar insani gıda yardımıydı. 17-25 Aralık’ta polis savcıyı dinlemez oldu. Gece yarısı yönetmelikler değiştirildi. Hukuk darbesine tanık olduk.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Artık hukuk fakültesi öğrencileri yargıda ölçüsüz tutuklamalar olduğunu hatta ‘akıl tutulması’ niteliğinde iddianameler yazıldığını öğreniyorlar.
Artık bir vatandaş tweet atıyor. Cumhurun başına hakaret etti diye hapse atılıyor. Hakimler böyle suçlardan önlerine gelen her dosyada tutuklama kararını ‘şak’ diye veriyor. Belli ki bir yerlerden talimat verilmiş olmalı. At içeri korkut, sindir, hiç kimse ses çıkarmasın taktiği. Yoksa hakimler böyle hafif suçlarda tutuksuz yargılanmanın esas olduğunu bilmiyorlar mı? Artık hukuk düzenimiz adli sistemimiz geriye nasıl dönülebileceğini bilmediğimiz şekilde tahrip edilmiş bulunuyor.
Hukuk devleti keyifçiliği kaldırmaz. 13 yıllık AKP iktidarı adalet sistemini alt üst etti. Kurumlar yıkılıp dağıtılırsa günün birinde o devletin ortadan kalkacağını görürüz. AKP iktidarının bununla ilgilendiği bunu kendine dert edindiği yok. AKP için tek yol iktidar. Hukuk ayaklar altına alınsa da AKP iktidarda kalmalıdır. Bütün felsefesi bu dur. Ancak bir gün hukuk onlar için de lazım olacaktır.
Bütün bunlara rağmen Erdoğan “Hukuk ayak bağı oluyor” diyor. Başkanlık sistemini istiyor. Her şeyin kendi üzerinde toplanmasını istiyor. Artık Türkiye salavatlı güllerle idare edilir hale geldi. Anayasa Mahkemesi Başkanı da iktidarı uyarma ihtiyacı duydu. Türkiye’nin hukuk devleti olmasını istedi. Anlayana bilene.