Soma’da meydana gelen maden faciası nedeniyle Karacabey’de hükümet protesto edildi. Cumhuriyet Alanı’nda düzenlenen eylemde, yaşanan facianın kaza değil, cinayet olduğuna dikkat çekildi.
Eğitim Sen ve Eğitim İş İlçe Temsilciliği üyelerinin yanı sıra CHP İlçe Başkanı Gönül Avil, ilçe yöneticileri, Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Haluk Aka ve çok sayıda vatandaş, Cumhuriyet Alanı’nda bir araya gelerek hükümete tepki gösterdi. 250’nin üstünde vatandaşımızın yaşamını yitirdiği maden faciası ile ilgili iktidara topa tutan sendika üyeleri, “Maden kazalarında ölüm kader değildir”, “İşçi, memur el ele, genel greve” diye sloganlar attı.
Hükümetin iş güvenliği politikalarının sert bir dille eleştirildiği eylemde, Eğitim Sen İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Erol Karabudak, şu açıklamalarda bulundu:
“Sözlerimize bugüne kadar iş cinayetlerinde kaybettiğimiz tüm insanlarımızı saygıyla anarak, acılı ailelerine tekrar başsağlığı ve sabır dileyerek başlamak istiyoruz. Evet, ‘iş cinayetleri’ kavramını kullanmaktan elbette ki biz de memnun değiliz. Ancak ülkemizde yaşanan tablonun tanımlanabilmesi için ‘iş kazası’ kavramı yetersiz kalmaktadır.
İş kazalarında dünyada üçüncü, Avrupa’da birinci sırada olan, resmi rakamlara göre yılda ortalama binden fazla çalışanın hayatını kaybettiği, 2002 yılında 350 bin olan taşeron istihdamın resmi rakamlara göre 2 milyona yaklaştığı, gerçekte ise her iki işçiden birinin taşeron firmalarda istihdam edildiği, 1 milyona yakın çocuğun işçilik yapmak zorunda bırakıldığı, sadece 2013 yılı içinde en az 89 çocuk işçinin hayatını kaybettiği, gerekli önlemler alınmadığı için grizu patlamasında hayatını kaybeden maden işçileri için hükümetin en tepesindeki ismin ‘ölüm bu mesleğin kaderinde var’ dediği, yine 30 maden işçisinin hayatına mal olan bir başka facia hakkında dönemin çalışma bakanının ‘fiziki olarak güzel öldüler’ gibi yakışıksız ifadeler kullanabildiği, geçtiğimiz yılın başında Zonguldak Kozlu’da 8 madencinin öldüğü facia hakkında işverenin hayatını kaybeden her işçi için 3 bin TL bedel ödemesini öneren raporun altına imza atan Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurulu’nun olduğu, Soma’da trafo patlaması nedeni ile meydana gelen maden ocağı kazasında şu ana kadar resmi rakamlarla 250’nin üstünde kişinin hayatını kaybettiği, 80 kişinin yaralandığı ve 600′den fazla kişinin ise halen madende mahsur kaldığı, 15 bin maden işçisinin çalıştığı Soma’da, 2013 yılında meydana gelen 5 bin iş kazasında çoğu ölümlerin yanık nedeniyle olduğunun bilinmesine karşın, Soma Devlet Hastanesi’nde halen bir yanık ünitesinin olmadığının bilindiği bir ülkede hala gerekli önleyici tedbirlerin maliyet olarak görülmesinden kaynaklanan can kayıplarının adı iş kazası değil, seri iş cinayetidir.
İlgili tüm kurumların karşı çıktığı, ancak mevcut iktidar tarafından çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na karşın iş cinayetlerinin sayısında düşüş değil artış yaşanmıştır. ‘İstihdamdaki artışa kıyasla ölümlü iş kazalarında düşüş var’ dense bile bu rakamlara 9 milyon insanı kapsayan kayıt dışı istihdam dâhil edildiğinde Türkiye’de iş cinayetleri rakamı açıklanan resmi rakamlardan en az iki kat daha fazla olduğu açıktır.
Sigortalı işçi başına iş kazalarında yaşamını yitiren işçi oranının Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama yüz binde 2,5, ABD’de yüz binde 2,7 buna rağmen bu oran Türkiye’de altı kat daha fazla, yüz binde 15′tir.
Bütün veriler iş cinayetlerinin büyük bölümünün taşeron çalıştırılan yerlerde olduğunu göstermesine karşın hükümet halen taşeron çalışmanın kapsamını genişletmek için yasalarda değişiklik yapmak istemektedir.
Son olarak, yaklaşık on beş gün önce, TBMM Genel Kurulunda muhalefet partilerinin Soma’daki maden işçileri ile ilgili araştırma önergesi bile iktidarın oylarıyla reddedilmiştir.
Faciada kaybettiğimiz maden işçisi kardeşlerimizin ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Halen maden ocağında mahsur kalanların da biran önce kurtarılmasını bekliyor ve faciada ihmali olan sorumluların tespit edilerek yargı önüne çıkarılmasını talep ediyoruz.
Maden kazalarında ölüm kader değildir. Ölen aslında Soma’daki maden işçileri değil, bugün bu cinayetlere sessiz kalanların vicdanlarıdır.”