Eğitim Sen Karacabey Şubesi, 1 Mayıs İşçi Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Açıklamalarında, “Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, barışın, adaletin ve demokrasinin egemen olduğu bir ülkenin kurucu özneleri olarak 1977’nin mücadeleci ruhu ve kararlığıyla geçtiğimiz 1 Mayıs’tan ve özellikle de Haziran’dan beri sokaklarda, meydanlarda, işyerlerinde, okullarda, yoksul mahallelerde, her yerdeyiz” diyen Eğitim Sen Karacabey Şubesi Yönetim Kurulu Üyeleri, “Yüzümüzü ağartan bu mücadeleden aldığımız güçle 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Gününün arifesinde ne istediğimizi bilerek ve artık bu isteklerimizin hayal/ütopya olmadığının farkına vararak yürüyüşe devam ediyoruz” ifadelerine yer verdiler.
Eğitim Sen Yönetim Kurulu Üyeleri, 1 Mayıs İşçi Bayramı nedeniyle yaptıkları açıklamada şu görüşlere yer verdiler;
“Bizler artık; grev ve gerçek toplu sözleşme hakkımızın, örgütlenme ve siyaset yapma hakkımızın yok sayılmasını, mezarda emekliliği ve emeklilikte açlık sınırında yaşamayı, eşit işte ücret adaletsizliğini, performans sistemini, gelir dağılımı ve vergi sistemindeki adaletsizliği, en insani ve en temel haklarımızı savunduğumuzda ‘terörist’ damgası yemeyi, tutuklanmayı, sürgün edilmeyi, mobbingi, bağımsız sendikal hareketin yok edilmeye çalışılmasını, ne düşüneceğimize, ne söyleyeceğimize, neyi araştıracağımıza iktidarın müdahale etmesini, zihinlerimizin ve düşlerimizin sansürle, baskıyla, işsizlik tehdidiyle terbiye edilmeye çalışılmasını, şiddet mağdurları, namus diye öldürülenler, sermayeye ucuz işgücü olan, eve hapsedilmek istenen kadınları daha ucuza ve daha güvencesiz çalıştıracak istihdam paketlerini istemiyoruz.
İş başında yaşamak için ölümüne çalıştırılmak, iş kazaları adı altında iş cinayetlerine kurban olmak,
10 bin asgari ücreti bir ayakkabı kutusuna sığdıranlar tarafından daha fazla aşağılanmak,
kıdem tazminatımıza leş kargaları gibi saldırılmasını ve pazarda alınıp satılan bir meta muamelesi görmek, taşeron çalıştırmayla, özel istihdam bürolarıyla, esnek çalıştırmayla, sözleşmeli personel uygulamalarıyla köleliğe mahkum edilmek, fabrikada, okulda, hastanede, atölyede, işyerlerinde, medyada, bankada, plazada, ambarlarda çalışırken yakalarımızın rengiyle, statülerimizle ayrıştırılıp güvencesizlikte birleştirilmek istemiyoruz.
Sesimizi, isteklerimizi, taleplerimizi haykırdığımızda ‘polis destanıyla’, adalet sarayıyla, yasakla, sürgünle, sansürle, panzerle, TOMA’yla, copla, gaz fişekleriyle, hapishanelerle, tabutluklarla karşılaşan halklar olarak, artık susmak, kader diyerek boyun eğmek, dinimiz, mezhebimiz, dilimiz, kültürümüz, cinsiyetimiz nedeniyle ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmek, yok sayılmak, ayrımcılığa maruz kalmak, savaşa ikna edilmek için üzerine 7-8 füze fırlatılması planlanan bir ülkenin yurttaşları olarak, iktidardakilerin gücünü arttırmaktan başka bir anlamı olmayan savaşlarda ölmek, sakat kalmak, bedel ödemek, kürt sorununun savaşla çözülmeyeceğini yıllarca büyük bedeller ödeyerek görenler olarak kardeşlerimizle, komşularımızla savaşmak, Roboski’de devletin bombasıyla, Hopa’da, Okmeydanı’nda, Antakya’da, Taksim’de devletin gaz fişeğiyle, Lice’de havan topuyla, Kızıltepe’de 13 kurşunla katledilenler, asit kuyularına ve kimsesizler mezarlığına atılanlar olarak kan parası verilip susturularak acımızla alay edilmesini ve seçim mitinglerinde yuhalatılmayı istemiyoruz.
Bizler, bu ülkenin onurlu insanları, insanca yaşamak istiyoruz. Bizler; emek, eşitlik, özgürlük, barış, adalet, bağımsızlık ve demokrasinin hâkim olduğu, ancak ve ancak kendi ellerimizle kuracağımızı bildiğimiz başka bir dünya istiyoruz.
İşte bu nedenle biz kamu emekçileri ‘Savaş, Zulüm Ve Talan Düzenine Karşı Emek, Barış, Eşitlik, Özgürlük ve Adalet’ şiarıyla, sömürüsüz, savaşsız, barış içinde bir Türkiye için, bize reva görülen açlığa, işsizliğe, güvencesizliğe, savaşa ve sömürüye karşı, geleceğimize sahip çıkmak için, aralarında KESK’lilerin de bulunduğu, emek ve demokrasi mücadelesi verdikleri için tutuklanıp cezaevlerine konanların özgürlüklerine kavuşması için, sömürüye, yoksulluğa, faşizme, gericiliğe, emperyalizme karşı birlikte mücadeleyi büyütmek için, başta Taksim 1 Mayıs alanı olmak üzere ülkenin dört bir tarafında tüm mağdurlarla, yoksullarla, dışlananlarla, işsizlerle, işçilerle, mimar ve mühendislerle, aydınlarla, sanatçılarla, kadınlarla, gençlerle, emeklilerle, basın emekçileriyle, 1 Mayıs alanlarında olacağız.
1 Mayıs alanlarını, milyonların adalet isteğinin kürsüleri haline dönüştüreceğiz ve taleplerimizle, rengarenk bayraklarımızla, türkülerimizle, halaylarımızla, tarihten gelen ve uluslararası hukukun onayladığı hakkımızı kullanacağız Yaşasın 1 Mayıs.”