Karacabey Eğitim Sen İlçe Temsilciliği, ülkenin, AKP iktidarının neoliberal, gerici muhafazakar, baskıcı ve otoriter uygulamalarıyla sıkıştığı bir dönemden geçtiğini ifade etti.
Eğitim Karacabey Temsilciği, Cumhuriyet Alanı’nda düzenledikleri grevde, “Satış Sözleşmesini Kabul Etmiyoruz, Bütçeden Hakkımızı İstiyoruz” diyerek, AKP hükümetini eleştirdi.
Eğitim Sen ilçe Temsilcisi Zakir Üngör, temsilcilik üyeleri ve CHP İlçe Başkanı Gönül Avil’in katıldığı mitingde konuşma yapan Eğitim Sen İlçe Sekreteri Erol Karabudak, “İktidarın neoliberal, gerici muhafazakar, baskıcı ve otoriter uygulamaların sıklaştığı bir dönemden geçmekteyiz. Attığı her adımda emekçilerin haklarını ellerinden alan, özgürlüklerini kısıtlayan hükümet, küresel sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda emeğe dönük saldırılarını arttırmaktadır.
Emek alanında karşı karşıya olduğumuz yıkım politikaları, ülkemizin içinde bulunduğu karanlık tabloyu açıkça gözler önüne sermektedir. Güvencesiz ve esnek bir çalışma yaşamı, kölelik düzeni ekseninde emekçilere dayatılmakta, işini kaybetme tehlikesini, sendikasızlaşmayı, koruyucu düzenlemelerden yoksun kalmayı, çalışanın kendisi ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için düşük geliri beraberinde getiren bu düzenlemeler kamu alanında da yaygınlaştırılmaktadır.
İktidarın ısrarla gündemde tuttuğu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki kapsamlı değişikliklerle tüm kamu emekçileri taşeron, esnek, performansa dayalı, güvencesiz ve kuralsız bir çalışmanın ucuz işgücü haline dönüştürülmek istenmektedir.
Neoliberal politikalar sonucu emekçilere yönelik saldırılar artarken, güvencesiz, taşeron çalıştırma gibi uygulamaların en fazla etkilediği kesim olan kadınlara yönelik saldırılara, ‘Kadın istihdam paketi’ ile yenileri eklenmektedir.
Tüm bu politikalar paralelinde hepinizin hatırlayacağı gibi 2014-2015 dönemini kapsayan ‘toplu satış sözleşmesinde’ milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklinin haklarının bir kez daha gasp edildiğine tanık olduk. Kamu emekçilerinin hak ve özgürlüklerini toplu olarak gasp eden İktidar-Memur Sen mutabakatı, yıllardır kadro bekleyen 41C’lilerin ve ek ödeme adaletsizliğinin kurbanı öğretmenlerin ağzına bir kaşık bal çalarak ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, iş güvencesi sorununun çözümü, vergi dilimi adaletsizliğinin giderilmesi başta olmak üzere onlarca sorunu görmezden geldi. Sonuç olarak 2014 yılı için kamu emekçilerinin maaşlarında net 123 TL artış yapıldı, ne var ki o da zaten şimdiye kadar buharlaştı.
Hükümetin her attığı adım, bu tabloyu her geçen gün daha karanlık bir hale getirmektedir. Bu adımların izi bugün gündemimizde olan 2014 yılı Bütçe Kanun Taslağı’nda net bir şekilde izlenmektedir.
Kaynakların nasıl ve kimlerden toplanacağından, bu kaynakların kimler için ne şekilde harcanacağına kadar varan kararları içeren bütçe, bu yıl da iktidarın sınıfsal ve siyasi tercihlerini bir kez daha ortaya koymaktadır. Emekçilerin birikimlerine el koyarak, ağır vergilerle toplanılan kaynaklar bugün bir kez daha savaşın, rantın, sermayenin, muhafazakarlığın tesis edilmesine aktarılmaktadır.
Emekçilerin ücret, sosyal güvenlik hakları, kıdem tazminatı gibi bugüne kadar yoğun mücadeleler ile kazanılan tüm haklarını lağveden bu soygun düzeni emperyalizmin taşeronluğuna soyunmuştur. Toplumun tüm ezilenlerini baskı altında tutan mekanizmaları güçlendirilmesi emekçilerin vergileriyle finanse edilmektedir. Net bir şekilde görülmektedir ki, ülkemizde emekçilerin ödemiş olduğu her kuruş vergi kendilerine ‘yol, su, elektrik, okul, hastane’ olarak değil, ‘daha fazla savaş, toma, gaz, gözaltı, baskı ve ölüm’ olarak dönmektedir.
Bunun yanında, halkın eğitim, sağlık başta olmak üzere en temel haklara erişimi her geçen gün biraz daha engellenmekte, bu haklar sermayeye peşkeş çekilmektedir. Bütçe ise bu dönüşümü finanse etmede bir araç olarak kullanılmaktadır.
Siyasi alanda yaşanan gelişmelerle birlikte emek alanında da uygulanan yıkım politikaları tüm boyutlarıyla karşımızdadır.
Bizler, KESK olarak tüm bu saldırılara karşı koymak, hak kayıplarını önlemek ve yeni kazanımlar elde etmek için fiili ve meşru mücadeleyi yükseltmekten başka bir yolumuzun olmadığını biliyoruz. Kamu emekçileri hükümetin artan baskılarına rağmen örgütlülüğünü ve mücadelesini büyüterek, taleplerini ezilen tüm kesimlerin talepleriyle birleştirerek bu saldırılara karşı koyacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Bu kapsamda iktidarın siyasi ve ideolojik hedefleri doğrultusunda hazırladığı 2014 yılı bütçesine karşı, 2014-2015 dönemini kapsayan ‘toplu satış’ sözleşmesinin yok saydığı haklarımızın ve irademizin takipçisi olarak ‘Satış Sözleşmesini Kabul Etmiyoruz, Bütçeden Hakkımızı İstiyoruz’ ilkesiyle alanlarda olacağı mızı sizlerin aracılığıyla kamuoyuna duyuruyoruz.
Taleplerimiz gayet açık; kayıplarımızın telafisi için her kamu emekçisinin maaşına en az 300 lira zam yapılmasını, herkese iş ve ücret güvencesi sağlanmasını, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını, maaşlarımızın vergi artışından etkilenmemesini, kadın emekçilere pozitif ayrımcılık uygulanmasını istiyoruz.
Bizler, savaşın, rantın, sermayenin, muhafazakarlığın bütçesine hayır diyor, Toplu Sözleşme döneminde ifade ettiğimiz temel taleplerimiz doğrultusunda bütçeden hakkımızı almak için mücadelemizi yükseltiyoruz.
Bu kapsamda taleplerimizin karşılanması ve iktidarı uyarmak için bugün grevdeyiz. Bütçeden hakkımızı alana dek mücadeleye devam edeceğiz.
İçinden geçtiğimiz bu dönem, talepleri ve mücadelesi eşit, özgür, demokratik ve barış içinde Türkiye mücadelesinden bağımsız olmayan kamu emekçileri ve tüm demokrasi güçleri için daha güçlü bir mücadele ihtiyacını beraberinde getirmektedir.
Örgütlü örgütsüz tüm kamu emekçilerinin gasp edilen haklarına sahip çıkacağına, birlikte mücadeleyi yükselteceğine inanıyoruz.” şeklinde konuştu.
Açıklamanın ardından grev, ‘İşçi memur el ele genel greve’, ‘Savaşa değil eğitime bütçe’, ‘Parasız eğitim, parasız sağlık’, ‘İnsanca yaşam, demokratik Türkiye’ ve ‘Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek’ sloganları eşliğinde sona erdi.