“
Eğitim ve Bilim Emekçileri sendikası (Eğitim-Sen)
Karacabey İlçe Temsilciliği, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in 4+4+4′e yönelik eleştiriler karşısındaki acizliğini, asılsız suçlamalar
yaparak örtmeye çalıştığını iddia etti.
Konuyla ilgili olarak yazılı bir basın açıklaması yapan
Eğitim-Sen Karacabey Temsilciliği şu görüşlere yer verdi: “Başbakan’ın 66 aylık
çocuklarını fiziksel ve zihinsel gelişimlerini tamamlamadıkları için okula
kaydettirmek istemeyen aileleri ‘çocuklarına ihanet etmekle’ suçlamasının
ardından, bu kez Milli Eğitim Bakanı, içine düştüğü çaresizliğin ve acizliği
dışa vurarak 4+4+4′e karşı çıkanları suçlayıcı açıklamalar
yapmıştır.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, yeni eğitim sistemiyle
ilgili gelen tepkilerin büyük bir kısmının ‘PKK yanlıları’ ve ‘laikçiler’
tarafından geldiğini iddia ederek, bakanlık olarak 4+4+4 ile ilgili
beceriksizliklerini ve içine düştükleri aczi, kendileri gibi düşünmeyenleri
suçlayarak dışa vurmuştur.
Dinçer bilimsel
gerçekleri çarpıtıyor
Dünyanın her yerinde geçerli, evrensel bir gerçek olan 72
ay öncesi çocukların gelişimini tamamlamadan ilkokula alınmasını “bilimsel
tercih” olduğunu savunmasının hiçbir geçerliliği yoktur. Milli Eğitim Bakanı,
“Türkiye‘de biz geçen sene 60 ay ila 72 ay arasındaki çocuklarımızın yüzde
67`sini okullarımıza aldık. Okul öncesi eğitim verdik. Dikkat edin yüzde 67…
Okul, sınıf ve lavabo sıkıntısı olmadı. Bu çocuklar okulu tanıyor. İngiltere‘de
çocuklar 60 ayda okula gidiyor da bizimkiler 66 ayda niye gitmesin” ifadesi ile
arasında ciddi farklılıklar olan okul öncesi eğitim ile ilkokul eğitimi
arasındaki ayrımı bilmediğini göstermiştir. 4+4+4`e yönelik eleştirilerde sorun
tam da bu noktada düğümlenmektedir.
Fiziksel ve zihinsel gelişimleri açısından okul öncesi
çağda olması gereken 60-72 aylık çocukların bakanlığın dayatmasıyla ve zorla
ilkokula gönderilmesi, ileride telafisi mümkün olmayan olumsuzluklar ortaya
çıkaracaktır. Milli Eğitim Bakanı kamuoyunu yanlış bilgilendirmekte, bizleri
60-72 aylık çocukların okula gönderilmemesi propagandası yapmakla
suçlamaktadır. Oysa Eğitim Sen, 60-72 aylık çocukların pedagojik olarak
ilkokula değil, okul öncesi eğitime gitmesi gerektiğini ısrarla vurgulamakta,
yayınlarında bunun bilimsel gerekçelerini bütün yönleri ile sıralamaktadır.
Anasınıfı öğrencisini sınıf öğretmenlerine, kreşe gitmesi gereken çocukları da
anasınıfı öğretmenlerine devrederek, nasıl bir işletmeci zihniyete sahip
olduklarını göstermektedirler.
Bakan Dinçer
öğretmenlerin maliyetini hesaplamak yerine, 4+4+4`ün çocukların geleceği
açısından nelere mal olacağını düşünmesi gerekir
Milli Eğitim Bakanlığı’nın norm fazlası öğretmenler ile
ilgili olarak açıkladığı rakam, 29 bini sınıf öğretmeni olmak üzere, toplam 68
bin olmasına karşın, sayın bakan sadece Büyükşehirlerdeki 33 bin norm fazlasını
gündeme getirerek, kamuoyunu eksik bilgilendirmiştir. Bakan Dinçer`in norm
fazlası öğretmenler sorununu işletme kökenli olmasının da etkisiyle
“fayda-maliyet analizi” ile açıklaması ayrıca dikkat çekicidir.
Göreve geldiği ilk günden bu yana ülkenin dört bir
yanında fedakarca çalışan eğitim emekçilerine her fırsatta hakaret eden,
emeklerini aşağılayan Bakan Dinçer, tipik bir işletmeci zihniyetiyle “Bir
öğretmenin aylık maliyeti 3 bin lira, yıllık 36 bin lira. 33 bin öğretmenin
yıllık maliyeti 1,1 milyar TL. Şimdi soruyorum Türkiye bu kadar zengin mi?”
sözleriyle soruna nasıl çarpık baktığını göstermiştir. Öğretmenlerin
maliyetleri üzerinden değerlendirme yaparak, öğretmenlik mesleğini
değersizleştirmeye çalışan ve öğretmenleri bir kez daha aşağılayan Bakan
Dinçer`in eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin 30 milyar TL`lik maliyetini göz ardı
etmesi dikkat çekicidir. 4+4+4`ün en
büyük maliyeti çocuklarımızın geleceğinin karartılmasıdır.
Eğitimde bilimsel
doğrular tektir
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesine karşı çıkanların tespitleri
ve bilim insanlarının söyledikleri ortadadır. Okullar açıldığında kimlerin
doğruları söylediği, kimlerin halkı yalan yanlış bilgilerle kandırmaya
çalıştığı görülecektir. Başbakan`ın ve Milli Eğitim Bakanı`nın 4+4+4`ü
eleştirenlere ve 60-72 ay arası çocuğunu ilkokula göndermek istemeyenlere
yönelik hakaret dolu suçlamaları, 4+4+4`e ilişkin tartışmalarının seviyesini
düşürmekten başka bir anlama gelmemektedir.
Bakan Dinçer
4+4+4`e karşı mücadele edenleri hedef gösteriyor
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesine karşı bir süredir başta
Eğitim Sen olmak üzere, eğitim bilimciler, meslek örgütleri, demokratik kitle
örgütleri ve toplumun geniş bir kesiminden yükselen tepkileri bölmek amacıyla
kullandığı suçlayıcı ve hedef gösteren ifadeler kesinlikle kabul edilemez.
4+4+4`ü eleştirenler kimlerdir. Eğitim bilimciler, çocuk
gelişim uzmanları, sendikalar, çocuklarının geleceğinden endişe duyan
ailelerdir. Önce Başbakan`ın, ardından Milli Eğitim Bakanı`nın 4+4+4`e yönelik
tamamen bilimsel gerekçelerle yapılan eleştirileri dikkate alıp gereğini yapmak
yerine, doğrudan suçlayıcı ve açıkça hedef gösteren bir tutum göstermesi dikkat
çekicidir. Bakan Dinçer bu ifadeleri ile açıkça bilim düşmanlığı yapmaktadır.
Ömer Dinçer’e
çağrımızdır; Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun!
Bir ülkenin Milli Eğitim Bakanı, her açıklaması öncesinde
düşünerek ve söylediklerinin sonuçlarını hesap ederek konuşmalıdır. Eğitim Sen
olarak, Bakan Dinçer`in ağzından çıkanı, kulaklarının duymasını öneriyoruz.
4+4+4`e yönelik bilimsel itirazları ve eleştirileri dikkate alması ve görevinin
sorumluluğuyla hareket etmesi gerekmektedir.
Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı, sorunlara at gözlüğü ile
bakmaktan vazgeçmeli, eleştiri ve öneriler doğrultusunda 4+4+4 dayatmasının çocuklarımıza
ne kadar büyük bir kötülük olduğunu görmek zorundadır. Eğitimde 4+4+4
dayatmasını, kendi siyasal-ideolojik saplantıları doğrultusunda tüm topluma
dayatanlar, bizleri suçlamaktan ve çocuklarımızın, öğrencilerimizin geleceği
ile oynamaktan derhal vazgeçmelidir.
Hükümet ve Milli Eğitim bakanı bilmelidir ki;
tehditleriniz bizi parasız, demokratik, laik, bilimsel eğitim hakkı ve 4+4+4`ün
yarattığı yıkıma karşı mücadelemizden geri döndüremeyecektir.
Milli Eğitim Bakanı`nın suçlamaları, 11 Eylül’de Türkiye`nin
dört bir yanından başlatıp, 15 Eylül`de Ankara`da geniş bir katılımla
gerçekleştireceğimiz eylemi de engelleyemeyecektir.
Bütün duyarlı velilerimizi, vatandaşlarımızı ve eğitim
camiasını 15 Eylül’de bu yıkıma karşı düzenlediğimiz eylemde yanımızda olmaya
davet ediyoruz.’’
“