“
Uzun ve yorucu bir
seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Nara Burnu açıklarında İsveç bandıralı
Nabuland şilebi ile çarpıştı. Sessiz, soğuk ve karanlıktı gece. Başından aldığı
şiddetli darbe ile Dumlupınar bir kaç saniye içinde sulara gömüldü. Gemide ki
81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi geminin arka bölümünde ki torpido
dairesine sığındı.
Mahsur kalanların su
yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla gemi ile irtibat sağlandı. Sağ
kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu. Bu arada oksijeni idareli
kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve
sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapıldı. Ancak saatler süren kurtarma
çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye,
her şey yine aynı sözcüklerle anlatıldı;
‘’Konuşabilirler, türkü söyleyebilirler, hatta sigara
bile içebilirlerdi…’’
Yıl 1953, günlerden 4
Nisan. Sabahın ilk ışıklarında Eceabat ve Nara kıyıları şiddetli bir
çarpışmanın gürültüsüyle sarsıldı. Bu sarsıntı, güneşle birlikte tüm Türkiye'yi
saracaktı. Nara Burnu açıklarında NABOLAND adlı İsveç şilebi ile çarpışarak
Çanakkale Boğazı'nın sularına gömülen Dumlupınar denizaltısında şehit olan 81
Türk Denizcisi tarihin sayfalarına ve Türk Milleti'nin kalbine şu sözlerle
kazınacaktı: “”Vatan sağolsun!””
Akdeniz'de yapılan NATO
tatbikatına katılan 1. İnönü ve DUMLUPINAR denizaltı gemileri, manevraların
ardından Gölcük'e dönmek üzere yola çıktılar. 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece
Çanakkale Boğazı'na giriş yapan iki denizaltı gemisi, olacaklardan habersiz eve
dönüyordu. Sakin geçen yolculuk saat 02.10 sularında Dumlupınar için son buldu.
Dumlupınar, Nara Burnu
açıklarına yaklaşırken geminin güvertesinde Süvari Kıdemli Yüzbaşı Sabri
Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Hüseyin Yumuk, Astsubay Hüseyin Akış
ve Astsubay Hüseyin İnkaya bulunuyordu.
Ancak Çanakkale Boğazı'nın
sularında sessiz sedasız ilerleyen tek gemi Dumlupınar değildi. İstanbul
yönünden gelen İsveç Bandıralı “”Naboland”” şilebi de aynı dakikalarda
Nara Burnu açıklarına gelmişti. Kaptanlığını Oscar Lorentzon'un yaptığı
Naboland ile Dumlupınar, birkaç dakika sonra korkunç bir gürültüyle çarpışacak
ve bu çarpışma Eceabat sahilinde dahi duyulacaktı.
Astsubay Hüseyin İnkaya,
nöbetçi olmamasına karşın vardiya dışı görevine devam ediyordu. Nara önlerine
gelinirken rotada dikkatini çeken değişiklik üzerine köprü üstüne çıktı. Tam bu
sırada güvertede bulunan sekiz kişi, ne olduğunu anlayamadan suya yuvarlandı.
Naboland, Dumlupınar'a tam
baş tarafından bindirmişti. Çarpışmanın gürültüsü Eceabat Limanı'nda demirlemiş
olan gemilerce de duyuldu. Darbenin şiddetine dayanamayan Dumlupınar, birkaç
saniye içinde Çanakkale Boğazı'nın karanlık ve soğuk sularına gömüldü.
Denizaltının tüm elektriği
kesilmişti. Gemilerinin baş taraftan itibaren su aldığını gören denizciler
hızla kıç torpido dairesine doğru harekete geçti. Kıç torpidoya varana kadar da
arkadaşlarının birçoğunu kaybettiler. Dumlupınar batarken sadece 22 denizci de
kıç torpido dairesine ulaşmayı başarmıştı. Dumlupınar ilk şehitlerini
böylelikle vermiş oldu.
Aynı gece Eceabat
Limanı'nda demirli bulunan Gümrük motorundaki personel, acil olarak kaza mahalline
çağırıldı. Gümrük motoru, Naboland'dan atılan tahlisiye sandallarına çıkmış ve
can yeleklerine sarılmış Dumlupınar mürettebatını görerek motora aldı ve
Çanakkale'de hastaneye ulaştırdı.
Gün ağarmıştı. Balıkçı
tekneleri, Dumlupınar'ın batarken su yüzüne fırlattığı haberleşme şamandırasını
gördü. Gümrük motorunun ikinci çarkçısı Selim Yoludüz şamandıraya uzandı ve
üzerindeki yazıyı okudu:
“”Deniz Kuvvetlerine bağlı Dumlupınar Denizaltısı
burada battı. Kapağı açın ve denizaltıyla irtibat kurun.””
-Yoludüz
kapağı açtı, şamandıranın içindeki ahizeyi kaldırdı ve ümitle “”Alo””
dedi.
-Telefondaki
ses, “”Buyrun, ben Astsubay Selami”” dedi.
Beklediği
karşılığı alan Selim Yoludüz, Astsubay Selami'ye ne durumda olduklarını sordu.
Astsubay Selami, geminin 15 derece sancak yönünde yatık ve elektriğin kesik
olduğunu, 22 kişi olarak kıç torpido dairesine girebildiklerini söyledi.
-Selim
Yoludüz, “”Endişelenmeyin. Kurtaran yolda. Sizi oradan çıkaracağız””
dedi. Astsubay Selami'nin cevabı, Selim Yoludüz'ün kulağına ve kalbine işledi:
“”Ailelerimize selam söylüyoruz. Bizi
kurtaracağınızdan eminiz. Vatan sağolsun…””
Bu, Astsubay Selami'nin
boğazın yüzeyindekilerle yaptığı ilk konuşma oldu. Saat 11:00 sularında olay
mahalline gelen Kurtaran gemisinin tüm çabaları sonuçsuz kaldı. Bir süre sonra
bir konuşma daha yapmak için şamandıranın başına gidildi ve ahize kaldırıldı.
Denizaltındaki subay ve
astsubay ve erlerin tümüne korkunç gerçek söylendi; kendilerini su yüzüne
çıkaramayacaklarını buna imkân olmadığını bildirildi. Artık kendilerine başta
söylenen “gerekmedikçe konuşmayın ve sigara içmeyin '' telkininin yerine “konuşabilirler türkü söyleyebilirler ve
isterlerse sigara da içebilirler '' denildi. Bunu duyan kahraman
denizcilerimizin son sözleri “Sizler sağ
olun! Vatan sağ olsun!'' oldu.
Saat 15:00 sularında ise
muhabere şamandırasını tutan telefon kablosu koptu. Bir daha Dumlupınar
mürettebatından haber alınamadı.
“