”
Ülkenin bütünlüğünü ve devletin birliğini bozmak.
Türkiye Cumhuriyeti’ne silahlı isyan.
Anayasa’yı ihlal etmek.
Bölücü örgüt kurmak; çoluk, çocuk, kadın, genç, yaşlı, bebek, öğretmen, memur, asker, doktor demeden 30 binden fazla insanın canına mal olmaktan kesinleşmiş ceza.
Bunlar bölücü başının işlemiş olduğu suçlar. On sene öncesine kadar ev hapsinin esamesi bile geçmezken, şimdilerde iyiden iyiye Öcalan’a ev hapsinin tartışılabiliyor olması benim kanıma dokunuyor.
İmralı adasında 1999’dan beri kalıyor.
Periyodik olarak uzman doktorlar tarafından sağlığıyla ilgileniliyor.
Ailesi ve avukatları düzenli olarak görüşülüyor. Adaya özel gemi tahsis ediliyor. Kafayı sıyırtmasın diye, ruhsal olarak kendi kendine konuşmasın diye yanına hücre arkadaşları veriliyor! ki fiziksel ve sosyal faaliyetlerden geri kalmasın diye.
Böyle bir lüks başka yerde var mı acaba?
Mesela daha haklarında bir sonuç çıkmamış vekillerin, yazarların, gazetecilerin yattığı Silivri cezaevinde?
Yada daha geçen hafta cayır cayır yanan Şanlıurfa cezaevinde?
Öcalan ev hapsine çıksınmış. Neden ki? Pişmanlıktan, yani etkin pişmanlıktan. Yaş küçüklüğü yada iyi halinden mi?
Sayın takip okurlarım şimdi sizlere soruyorum, gerçekten bu Allah’tan reva mı? İleriki zamanlarda bu tartışma daha da ileri boyutlara taşınacak. Ben böyle ön görüyorum. Yalnız bu tartışmada devlet ilk önce ayağında çorabı olmayan, evinde çekyatı dahi bulunmayan, borcu yüzünden elektriği kesilen şehit yakınlarına ve gazilerimize sorsun, çünkü en çok söz hakkı kendilerinindir. Acaba ‘’şehitlerin kemikleri sızlamaz mı’’? diye. Çünkü bunun gibi her tartışmada benim yüreğim sızlıyor.
Bir sonraki hafta görüşmek dileğiyle.
NOT: Niye Suriye’de düşürülen uçağımızla ilgili yazmadığımı soracak olan okurlarımız için bu not geldi. Niye yazmadım çünkü güzel ülkemde muavenet gemimiz bombalandı gereği yapılacak dendi. Ege’de savaş uçağımız düştü gereği yapılacak dendi. Kafamıza çuval geçti gereği yapılacak dendi. Uluslararası sularda yardım gemisine baskın yapıldı gereği yapılacak dendi. Şimdi silahsız uçağımız düşürüldü. Tabi ki gereği yapılacak…
“