”
Merhaba Takip okurlarım. Kahvehanelerde, sokaklarda insanlarla konuşuyorum. Herkes şikâyetçi. Aldığı ücretten dolayı asgari ücretli şikâyetçi. Emekli, memur ve işçi eline geçen paradan yakınıyor. Esnaflar siftah yapamadan dükkânlarını kapattıklarını söylüyor. Köylü desen hayvancılığın ve tarımın can çekiştiğinden bahsediyor. Gelir dağılımda acayip adaletsizlik var. Pazarda çarşıda fiyatlar havada uçuyor. Kredi ve kartlarında her gün borçluların sayısı hızla artıyor. Elektriğe zam üstüne zam geliyor. Akaryakıt fiyatları bisiklete binmeye zorluyor. Neredeyse doğalgazlı evlere yeniden sobalar kurulacak. Ama Salı günü gazeteleri ve interneti inceliyorum şöyle bir haber tüm gazete manşetlerinde var. (Ek:1)
‘’Türkiye ekonomisi 2011 yılında yüzde 8,5 büyüdü. Son çeyrekte yakaladığı yüzde 5,2 artış ile yılı kapatan Türkiye’nin büyümesi de beklentileri aştı. G-20 ülkeleri arasında Çin’den sonra en hızlı büyüyen ikinci ekonomi olan Türkiye, dünyada da 8’inci sıraya yerleşti.’’
Şimdi yukarıda yazdığım şikâyetleri uzatabildiğimiz kadar uzatırız. Yaşadığımız ülkede ya biz haberde geçen ekonomik göstergelerin bize yansımasını görmüyoruz yâda çevremizde yaşayan insanlar yakınmalarında dürüst değiller.
Takip okurlarım tüm bunların sosyolojik ve toplumsal bir açıklaması olmalı ama kanımca bu bize has Türklere has olan bir hastalık olsa gerek. Ha yazarınız olarak nerdeyse unutuyordum.
Gözümüz aydın! Yine aynı ekonomik tabloda kriz öncesi 10 bin dolar olan kişi başına düşen gelirimiz ülke nüfusu artmasına rağmen 10 bin 444 dolara çıkmış. (Ek:2)
Haydi hayırlısı!! Parayı bulduk desenize….
Ek:1= http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/20261210.asp
Ek:2= http://t24.com.tr/media/papers/full/sabah_2012-04-03.jpg“