“
CHP Karacabey Tarım Komisyonu tarafından hazırlanan raporda, bilinçli olarak azaltılmak istenen tarım kesiminin zarara sürüklendiği iddia edilerek, 2012’nin çiftçi için iyi geçmeyeceği belirtildi.
Karacabey Cumhuriyet Halk Partisi Tarım Komisyonu, Ziraat Mühendisi Murat Coşan başkanlığında hazırladığı raporu kamuoyuna sundu.
‘Felaketler, ayak seslerini duymayanlara geliyorum demez’ başlıklı raporda şu bilgilere yer verildi; ‘’Ülkemiz, daha şimdiden sıkıntılı geçeceği anlaşılan bir yıla girdi. Bununda yegane sebebi, hükümetin batıdan aldığı talimatla vahşice uyguladığı ‘Tarımdaki nüfusu azaltma’ politikasıdır. Bu üzerinde çok düşünülmeden ve tartışılmadan uygulanan politikanın da etkisiyle 2012 yılı, yıllardır tüm kazanımlarını kaybeden çiftçi kesimi için çok çetin geçeceği aşikardır.
Uygulanan bu yanlış siyaset yüzünden, gerçekten şimdiye kadar kendi yağıyla kavrulup kimseye muhtaç olmadan geçimini temin eden çiftçi kesimi borçlar girdabından kurtulamaz hale gelmiştir.
İktidar partisinin uyguladığı bu politika kendi fikri değildir. Ne yazık ki sonucunu dahi tahmin edemedikleri bu akılları ABD’den alıyorlar. Oysa batıdan gelen her fikre şüpheyle bakmak gerektiğini unutmuş gibiler. Kendi halkından değil de, batıdan ilham almak felakete davetiye çıkarmaktır.
Tarımdan ekmeğini kazanan nüfusu azaltmak adına bilinçli olarak çiftçi kesimi para kazandırılmıyor veya saldım çayıra mevlam kayıra anlayışıyla çiftçi kaderine terk ediliyor.
CHP olarak bu durumun yol açacağı felaketler konusun da ilgili tüm kurum ve şahısları uyarıyor ve herkesin yapabileceği bir şeyler olduğunu ve yine herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini, yoksa sorumlu olacağını, bireysel çıkarlar yerine toplum çıkarının gözetilmesi gerektiğini savunuyoruz.
Ayrıca devletimizin tarımla ilgili birimlerini vazifeye davet diyoruz. CHP olarak üzerimize düşeni yaparak tarımsal sorunları ve çözüm yollarını tespit ettik ve ne yapılması gerektiğini ilgililerle paylaşıyor, tartışmaya açıyoruz;
1-Tarımdaki nüfusun azaltılması politikasından bir an önce vazgeçilmeli, bunun yerine sürekli artan işsizler ordusuna, tarım da istihdam sağlanmalıdır. Çiftçiyi köyünde tutacak politikalar üretilmeli, miktarına göre ekebileceği mahsul devlet tarafından belirlenmeli, kimse mağdur edilmemelidir. Büyük toprak sahipleri mısır, buğday v.b. ürünlere, orta toprak sahipleri ve icarcılar domates, biber vb. ürünlere özendirilmeli, az toprağı olanlara ise pazarcılık vb. işler yapabilmesi sağlanmalıdır.
2-Bu sene, tarım kesimindeki olası bir felaket önlenmek isteniyorsa, atılabilecek en önemli adım; fiyat politikası devlet kontrolünde olan 3 bitkiye şimdiden fiyat verilmesidir. Mısır, şeker pancarı ve pamuğa şimdiden fiyat verilirse çiftçi ekim düzenini buna göre ayarlayacaktır. Yoksa özellikle bu sene mısırdan ve pamuktan aradığını bulamayan çiftçiler bu ürünleri ekmekten vazgeçip sebzeye ağırlık verecek bu da sebze de üretim fazlasını doğuracağından mahsulün büyük bir kısmı gerek toplanamayacağından gerekse talep olmayacağından ne yazık ki dalında çürüyecektir.
3-Tarım bakanlığını, ekim planlaması yapması için göreve davet ediyoruz. Ülkemizin tarım ürünleri ihtiyacını belirleyerek, tüm bölge, il ve ilçelerde ki o seneye ait tahmini üretim bilgileri alınarak, üretim deseni belirlenmelidir. Eskiden olduğu gibi, kendi kendine yetebilen bir ülke olmamız ve dışarıya bağımlılıktan kurtulmamız bu çalışmaya bağlıdır. Bu konu tarımın en hayati meselesidir.
4-Yeni bir anayasanın yazımının söz konusu olduğu şu günlerde ülkede her şeye rağmen halen yoğun bir nüfus oranına sahip olan çiftçi kesiminin katkı vermemesi, istekte bulunmaması düşünülemez. Ülkemiz tarımcısının gerçek sorunu; TARIMSAL ÜRÜN İTHALATIDIR. Bir tarım ülkesinin kendi üretebildiği bir ürünü dışarıdan ithal etmesi kadar saçma bir şey olamaz. Ülkemiz hayvancılığı da birkaç yıldır bu yüzden istikrarsızlaşmıştır. İthal edilen buğday, mısır, nohut, kuru fasulye sarımsak soya v.b. veya bunların işlenmiş ürünleri nasıl çiftçinin kazancında azalmaya hatta mahvına sebep oluyorsa, kılıfına uydurup buzağı maması adı altında süt tozu ithalatı hayvancının işini bitirmiş, gebe hayvanların dahi kasaba gitmesine sebep olmuştur. Tüketicinin de dışarıdan et olarak ithal edilen şaibeli ürünlerle sağlığının riske girmesi çabası.
5-Madem bir anayasa yapılıyor, çiftçi adına biz de bir madde koyalım ki bu öyle bir madde olsun kırmızı çizgileri olan, değiştirilemez olan ilk 3 maddenin dördüncüsü olsun, şöyle ki; ‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ ZENGİN TOPRAKLARI VE COĞRAFİ YAPISI DOLAYISIYLA DOĞAL BİR TARIM ÜLKESİDİR. ÜLKESİNİN NÜFUSUNUN BÜYÜK BİR KISMI ÇİFTÇİLİK VE HAYVANCILIKLA UĞRAŞTIĞINDAN, BU İNSANLARIN REFAHININ ETKİLENMEMESİ İÇİN; HER NE ŞART ALTINDA OLURSA OLSUN TARIM ÜRÜNÜ İTHALATI YASAKTIR’
6-Tarım ürünleri ithalatının durdurulmasının sayısız faydaları olacaktır. Geliri arttığı için yüksek tarımsal girdi maliyetlerine göğüs germek mümkün olacaktır. Çiftçimize devlet desteği verilmesine gerek kalmayacaktır, böylece bir takım siyasilerin sanki kendi kesesinden veriyormuş gibi her seferinde hakkını aramaya kalkan üreticinin kafasına kakamayacaktır, çiftçiyi aşağılayamayacaktır. Kamuoyunu yanıltıcı bir takım beyanlarında siyasiler tarafından dillendirilmesi bu sayede önlenmiş olacaktır. Çiftçi dilenci değildir, dolayısıyla onuruyla bağdaşmayan sadakada istemiyor. Sadece hakkı olanı istiyor. Ürettiğini değer fiyatında satabilmek istiyor.
7-Böyle bir başıbozukluk olamaz, ülkeyi yönetenlerden çiftçi sadece tutarlı bir tarım politikası istiyor. Çiftçinin bir senesi bir senesini tutmuyor. Çiftçi artık ekerken ne kazanacağını bilmelidir. Bu kadar istikrarsızlık başıbozukluk ülkemize çok ağır fatura getirecektir. Onun için herkes aklını başına almalıdır. GDO’lu mısır ithalatına onay veren hükümeti bu hatasından dönmeye çağırıyoruz, sağlığa olan etkileri hala bir muamma iken ve ihtiyacımız olan ürünü biz üretebiliyorken bu konuda ısrar etmek, ABD tarafından yapılan baskının sonucunu gösteriyor. Tarım kesimini temsil eden ve varlığını bu kesime borçlu olan sivil toplum örgütlerini de göreve davet ediyor elinizi taşın altına sizde koyun diyoruz. Göz boyamaya yönelik icraatlarınızı bırakıp, sonuç almaya yönelik eylemlilikler içine girmelisiniz. YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR.’’
“