“
Sayın Takip okurları yeniden merhaba. Bir hafta hızlı bir
şekilde hüznüyle sevinciyle geçiverdi. Bugünkü yazımı biraz geçte olsa içimde
uhde kalmasın diye sizlerle paylaşıyorum ve 658 gündür Silivri Cezaevinde yatan
Mustafa Balbay’a ve Tuncay Özkan’a
ithaf ediyorum.
Dünya’da hangi ülkede bu tür
bir tutukluluk dönemi yaşanır? Yaşanan süre tutukluluk değil adeta
mahkûmiyettir… Bu olayla ilgili olarak sizlere kıssadan hisse aktarmak
istiyorum. Buyurun…..
Çok eski yıllarda, krallıkla idare
edilen bir ülke varmış. Ama; bu ülkede, hukuk da varmış, adalet de varmış,
yargıç gibi yargıçlar da varmış…!
Ve bu ülkenin
törelerine göre her insanın ölümü, çan çalınarak duyurulurmuş. Bir
gariban öldüğünde bir kez, eşraftan biri ölürse iki kez, büyük bir devlet adamı
ölürse üç kez çalınırmış dev çan…
Ya kral? Kral ölürse de dört
kez çalınırmış çan. Gel zaman git zaman; kentte
bir olay olmuş, iş mahkemeye intikal etmiş. Davanın sanığı olarak
mahkeme huzuruna çıkarılan kişinin masumiyetini; değil tüm kent halkı, deyim
yerindeyse sağır sultan bile bilmekteymiş. O nedenle kent halkı, bu davaya, bir
formalite yargılaması olarak bakıyor; sanığın, eninde sonunda aklanacağı
inancıyla, davayı umursamıyormuş.
Ancak, sonuçta sürpriz bir
karar çıkmış, sanık para cezasına mahkum olmuş. Yargıç sanığa sormuş;
Bir diyeceğin var mı? Sanık, “hayır” demiş, “Hiçbir diyeceğim yok…” Mahkeme bitmiş, izleyiciler endişeli bir
ruh haliyle mahkemeden ayrılmışlar.. Bir süre sonra o dev
çanın sesi duyulmuş.
“Acaba kim öldü?” diye sormuş herkes birbirine, kimse bilememiş…
Çan ikinci kez çalmış; “eşraftan biri
öldü herhalde…” demişler. Çan üçüncü kez çalmış. İnsanlar, “Hımmmm… demek devlet büyüklerimizden bir
öldü…” demişler.
Ancak onlar böyle düşünürken;
yeri göğü inletircesine, dördüncü kez çalmış çan. Halk paniklemiş; “Eyvah!” demişler, “Kralımız öldü… İnsanlar, “Kralımız
öldü” diye dövünürken; çan beşinci kez çalmaya başlamış. Böyle bir şey ne
görülmüş, ne duyulmuş. Herkes şaşkın, anlamsız gözlerle birbirine bakıp dururken;
beşinci kez çalan çanın sesi yankılandıkça yankılanıyormuş kentin
semalarında…
Sonra kesilmiş sesler. Çan
sesinin yerini, insanların uğultusu almış. İnsanlar daha çok paniklemişler.
Herkes, beşinci kez çalan çanın nedenini öğrenmek için, çanın bulunduğu yere
doğru koşuşturmaya başlamış. Bir de bakmışlar ki, çanı, çan görevlisi değil,
mahkemenin az önce haksız yere mahkum ettiği adam çalıyor.
Sormuşlar; “Neden çanı beş kez çaldın, kralımızdan
daha büyük birisi mi öldü?” Aldıkları yanıt şaşırtıcı, şaşırtıcı olduğu
kadar da anlamlı olmuş.
“Evet!…” demiş, çanı çalan adam,
“ADALET” öldü!…
2010 sonuna gelirken durum
bundan ibarettir ne yazık ki ülkemde. Takip okurlarım doğruyu güzeli takip eder
gibi bizleri de TAKİP etmeye devam edin. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.
Mutlu hafta sonları….
“