“
Daha çok el yazması kitaplarda ışık, gölge ve boyut
verilmeden metni açıklamak, konuyu ve ayrıntılarını betimlemek için çizilen
minyatürleri Türkler, Orta Asya’da Uygurlardan öğrenmişlerdir.
Türkler, Orta Asya’dan getirdikleri bu sanatla,
Anadolu’da karşılaştıkları binlerce yıllık medeniyetin ürünleri olan
yapıtlardan esinlenerek dokuz yüzyıldan uzun bir süredir Anadolu’da büyük bir
sanat zenginliği ile dünya sanatına katkıda bulunacak özgün bir Türk Sanatını
oluşturmuşlardı.
Minyatür, ulusal sanat niteliğini Selçuklular döneminde Nakışhane ve Nigarhane denilen resim
okullarında kazanmıştır. Selçuklu Türklerinin Anadolu’ya yerleşmesinden bir
süre sonra oluşan sanat ortamında, Anadolu’da ilk örneklerini vermiştir.
Bu eserlerin edebi konulu
olanlarından biri de ‘Varka ve Gülşah
Mesnevisi’dir. Topkapı Sarayı’nda bulunan 70 yaprak halinde ve 71
minyatürlü olan bu mesnevi, 13.yy başlarında Farsça yazılmıştır.
Nerede yapıldıkları münakaşa
konusu olan bu minyatürlerin Abd El Mümin isimli bir usta tarafından
oluşturuldukları kabul edilmektedir. Acıklı bir aşk hikayesini işleyen ‘Varka ve Gülşah’ mesnevisinde konu çok
hareketlidir, olayların çoğu resmedilmemiştir.
Şimdi sizlere orijinalinden
okuduğum bu hikayeyi özet olarak vermek istiyorum…
Hikayeye göre, Beni Şeybe
Kabilesi’nden Hilal ve Human iki
kardeştir. Hilal’in kızı Gülşah
dillere destan güzelliktedir. Human’ın oğlu Varka’da yiğit bir delikanlıdır. Gençler birbirlerine büyük bir
aşkla bağlıdır. İki kardeş çocuklarını evlendirmek ister.
Beni Dabya Kabilesi’nden Rebi
Bin Adnan, Gülşah’ın güzelliğini duyar, onunla evlenmek ister ve reddedilir.
Biri öldürülür. Galip isimli diğeri Gülşah’ı görünce aşık olur ve onu kaçırır.
Varka, Galip’i öldürerek Gülşah’ı kurtarır. Beni Şeybe Kabilesi’nin ordusu Beni
Dabya Kabilesi’ni bozguna uğratır.
Bu defada Gülşah’ın babası,
Varka fakir düştüğünden kızını ona vermekten vazgeçer. Varka’da zengin olmak ve
Gülşah’la evlenebilmek için amcasının yanına, Yemen Kralı Munzur’a gider. Bu arada
Şam Hükümdarı, Gülşah’a aşık olur ve zengin bir tüccar kılığında onu ister.
Annesi ve babası Gülşah’ı evlenmeye zorlarlar ve kızlarını Varka’dan korumak
için Gülşah öldü diye yalandan haber yayarak cenaze merasimi yaparlar. Şam
Hükümdarı, Gülşah’ın Varka’ya olan aşkını öğrenince çok üzülür.
Yemen’den zengin olarak dönen
Varka hakikati öğrenir. Gülşah’ın mezarını açtırdığında içinde koyun ölüsü
görür. Şam’a giderek Gülşah’ı bulur ve Şam Kralı onu sarayında misafir eder.
Varka, Gülşah’la evlenemeyince Şam’ı terk etmeye karar verir ve yolda
kederinden ölür. Gülşah’ta Varka’nın mezarı başında kederinden ölür. Bu aşka
saygı duyan Şam Hükümdarı ikisi için bir türbe yaptırır.
Hz. Muhammed’in, bu ünlü
aşıkların hikayesini öğrenince dört halifesi ile birlikte bu mezarı ziyaret
ettiğine inanılır. Ve Şam Hükümdarı’nın, kendi ömründen yirmişer yıl vermesiyle
aşıkların yeniden hayata döndüğü ve birbirine kavuştuğuna inanılır. Bu mesnevi
minyatürlerle süslenerek günümüze kadar ulaşmıştır.
Resimlerini görmek isterseniz
Varka ve Gülşah Mesnevisi minyatürleri olarak internetten araştırmanız yeterli.
Selçuklu minyatürünün güzel bir örneği olan minyatürleri görmenizi tavsiye
ederim…
“