Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bursa Şubesi tarafından düzenlenen, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Dünü Bugünü ve Yarını” konulu panele katılan paşalar, Türkiye’de silahlı kuvvetlerin geldiği noktayı acı verici olarak değerlendirdi. Programda, Atatürkçü Düşünce Derneği Karacabey Şubesi yöneticileri de hazır bulundu.
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları kapsamında Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şubesi tarafından düzenlenen, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Dünü Bugünü ve Yarını” konulu panele katılım yoğun oldu. Emekli General Tarık Özkut, emekli General Namık Kemal Çalışkan ve emekli Amiral Türker Ertürk’ün konuşmacı olarak katıldığı panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren ADD Bursa Şube Başkanı Nedret Yayla, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın önemine değindi. Bir milletin kaderinin bu zafer ile yeniden yazıldığının altını çizen Yayla, panel için Bursa’ya gelen konuşmacılara da teşekkür etti.
Yarım ağızla Atatürkçülük olmaz
ADD Bursa Şube Başkanı Yayla’nın ardından söz alan ADD Genel Başkanı Hüseyin Emre Altınışık ise, Türkiye’nin kurtuluş reçetesini çizdi. Atatürk devrim ve inkılaplarının Türkiye’nin elinde bulunan en iyi reçete olduğunu vurgulayan Altınışık, “Türkiye’de insanlar yarım ağızla Atatürkçülük yapıyor. Bu tavırla ülke yönetimine talip olunmuyor. Türkiye emperyalizmin yenilgisi ile kurulmuştur ve emperyalizm hiç bir zaman bunu kabul etmemiştir. Üzerimizdeki oyunlar bir şekilde devam ediyor. Aydınlar, yurtseverler subaylar hedef yerine kondu. Geçmişte silahlı orduları ile yapamadıklarını uluslararası şirketler ve sermayeleri ile ele geçirmeye çalışıyorlar. Türk halkı demokrasisine daha fazla sahip çıkmalı. Gerçek anlamda Atatürk’ün yarattığı rotaya sahip çıkılmalı. ADD olarak bizler ülkenin her yerinde bu süreçte Atatürk’ün neleri topluma kazandırmaya çalıştığını ve kazandırdığını bıkıp usanmadan anlatmak ve bu bilinci yaratmak için mücadelemizi sürdüreceğiz. Elimizde doğru bir reçete var. Bu da Atatürkçü düşüncedir. Bunu uygulamaya koymalıyız. Başka bir çıkışımız yok” dedi.
Belediye Başkanı süreci provoke etti
Açılış konuşmalarının ardından panel emekli Amiral Türker Ertürk’ün söz alması ile başladı. Panele gelmeden önce 30 Ağustos Zafer Yürüyüşü’nden geldiğini belirten Ertürk, çevreden edindiği bilgiler ışında katılımın ilk kez bu kadar yoğun olduğunun altını çizdi. Kalabalığın nedeni ise Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a bağlayan Ertürk, “Sanrım bu kalabalığın nedeni BBB Başkanı’nın konuyu provoke etmesidir. Sağlık kaybedilince kıymete biner. Bizler ise özgürlükleri, kadın haklarını, seçme seçilme haklarını bedel ödemeden kazandığımız için değerini bilemiyoruz. Eskiden askerler ve aileleri kutlardı bu bayramı. Ama bu iktidar bizi provoke etti. Cumhuriyet değerlerinin neler olduğunu hatırlattı. İstemeden yaptı ama biz onlara ne kadar şükretsek azdır. Bu iktidar da bizim bağışıklılığımızı güçlendiriyor. Bu günler de geçecek. Buna inancımız tam” ifadesini kullandı.
TSK iyi yönetilmiyor
TSK’nın iyi durumda olmadığını son askeri şuradan sonra da umutlarının iyiden iyiye azaldığını belirten Ertürk, “Askerin emeklilik ve terfisine karar veren kurullarda ekonomi bakanı olmaz. Bu parti şurası oldu. Bu bizi felakete götürür. Balkan Savaşı öncesine ve sonrasındaki hezimete götürür” dedi.
Osmanlı’nın çöküşünü askeri nedenlere bağlayan Ertürk, “Osmanlı neden yıkıldı? Bir sürü nedeni var. Ama esas neden nedir biliyor musunuz? Osmanlı’nın orta çağ devleti olmasıydı. Avrupa orta çağdayken sıkıntı yoktu. Ama Avrupa’da reform ve Rönesans’ın ardından yani dinsel düşünceden akılcı ve bilimsel düşünce sistemine geçti ve biz buna ayak uyduramadık. Osmanlı ne zaman fark etti. Askeri alanda. Er meydanı vardı. Her savaşı kaybetmeye başladık. İşte bundan sonra bazı şeyler farkına varıldı” diye konuştu.
Sadece Allah’ın yardımı ile savaş kazanılmaz
Osmanlı’da padişahların alınan mağlubiyetlerden sonra bir şeylerin farkına vardığı ve gelişim ve değişime ihtiyaç olduğunu hissetmesinin ardından belli hamlelerin yapıldığını belirten Ertürk, “Osmanlı’da bilgi yok, birikim yok ve donanım yok. Sadece Allah’ın yardımı ile savaşları kazanacaklarını sanıyorlar. Çeşme’de Ruslara karşı kaybedilen deniz savaşının ardından deniz harp okulu kurulmasına karar veriliyor. 1773’de kuruluyor. Bugün ise askeri liseler siyasi irade tarafından kapatıldı. Bu yıl Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu’nun 246. kuruluş yıldönümü. Tabii ki buruk kutlayacağız. Deniz Lisesi artık yok. Deniz Harp Okulu’nun ise genetiği ile oynadılar. Bu okul sadrazamlar mezun etmiş, başbakanlar, vatan şairleri mezun etmiştir. Böyle bir eğitim yuvasını dinamitlediler” diye konuştu.
15 Temmuz erken doğuma zorlanmış bir darbedir
Konuşmasının sonlarına doğru geçtiğimiz yıllarda yaşanan 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne de değinen Ertürk, “Darbe yapıyorlar. Boğaz köprüsünün bir tarafını kapamışlar diğer tarafı trafik aksın diye açık. Aklınız alıyor mu bunu? Bunun size ne olduğunu söyleyeyim. Bu erken doğuma zorlanmış kontrollü bir darbedir. İktidar buna kızıyor. Aynı şeyi FETÖ söylüyor, aynı safta mısınız diyorlar. Ben FETÖ bu işin içinde yok demiyorum. Sen bunun gelişini gördün bunu erken doğuma zorladın ve sonra KHK’larla demokrasiyi askıya almayı becerebilmek için yol verdin. Aynı 11 Eylül vakası gibi. 11 Eylül olmasaydı ABD Orta Doğu’ya rahat giremezdi. Kim yaptı bu olayı; El-Kahide… Onların da bu eylemi yapması için önleri açıldı mı? Açıldı. Aynısını siz burada yaptınız. Askeri okullarda FETÖ’cüler yok muydu? Tabi ki vardı. Peki kim soktu? Siz soktunuz. Diyorlar ki eskiden de bu yapılanma ve sızma vardı. Evet ama o zamanlar sızma vardı. Sizin zamanınızda yardım ve yataklık, yerleştirme ve atama vardı. Çözüm nedir? Atatürk tarafından yapılan Aydınlanma Devrimleri’dir. Laik demokratik cumhuriyettir” şeklinde sözlerini noktaladı.
Askeri sağlık sistemi yeniden devreye alınmalıdır
Ertürk’ün ardından mikrofona gelen emekli General Dr. Tarık Özkut, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde sağlık sistemi hakkında bilgiler verdi. Türklerin Selçuklular zamanından bu yana askeri sağlık sistemine büyük önem verdiğini hatta gezici hastaneleri ile savaş alanlarında hizmet verdiklerini belirten Özkut, “Askeri sağlık sistemi denen bir olgu var. Asker savaşırken ya da emekli olduktan sonra bir şeye güvenir. Askeri hastaneler vardı. Bir kalite vardı. O kaliteden sadece askerler değil siviller de faydalanıyordu. GATA Komutanlığı yaptım. Bir askeri hastanenin düzeni misyonu ile normal hastane bir olamaz. Sağlık sistemi sürekli gelişen bir sistem. GATA bilimsel üniversite statüsündeydi. 35 adet askeri hastane vardı. Bunların çok etkin olmadığı yönünde bir algı oluşturuldu. Maalesef askeri hastaneler kapandı” dedi.
Darbe bahane oldu
15 Temmuz sonrasında darbe bahanesi ile askeri hastanelerin kapatıldığının altını çizen Özkut, “Askeri hastanelerden devam edenler var ama askeriyenin tüm izleri silindi. Sorsanız sivilleşiyorlar. Bugün gelinen nokta bu ama bu böyle devam etmeyecek. Her şey çok güzel olacak, olmaya da başladı. Askeri sağlık sistemini bitirmeye çalışıyorlar ama yukarıdakiler bu sistemin geri gelmesinden yana. Arada bazı rant sahipleri var bunu istemeyen. Cemaatler ve başka teşkilatlar var. Zamanla bunlar da eritilecek ve askeri sağlık sistemi yeniden kurulacaktır” ifadesini kullandı.
Bizler hani sarayları yıkmıştık?
Panelde son konuşmacı olan emekli General Namık Kemal Çalışkan ise, çok dilli, çok dinli bir yapıdan Türk ulusuna nasıl geçildiğine ve ülkenin nasıl kurulduğuna ışık tuttu. Çalışkan, “Türk milleti asker bir millettir. Orta Asya’dan çıktıktan sonra savaşa-sevişe buralara kadar gelmişlerdir. Çok dilli, çok dinli bir Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Millet algısı oluşturulmuş ve “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünden yola çıkılmıştır. Milli bir devlet yapılanması 3-4 kuşak geçmesi ile sağlanan bir olgudur. Bir kuşak da 25-30 yıl olarak değerlendirilir. Milli devlet yapılanmamızı tamamlamak ve yurttaş olabilme çok önemli. Bizler gerçek yurttaşlar olamadık.
Cumhuriyet kurulmuştu, saltanat ve saraylar yıkılmıştı ya hani. Bugün bakın, adaletin dağıtılması gereken yerler Adalet Sarayı, halka hizmet etmesi gereken yerler Belediye Sarayı… Hani sarayları yıkmıştık. Hani saraylardan kurtulmuştuk? Bu ülkenin aydınları halka doğruları tam olarak anlatmadı. Bizler gerçek yurttaşlar olamadık. Sarayları hep muhafaza ettik ve sömürülen halk için de simit sarayları yaptık. Sonra da vekiller çay simit üzerinden asgari ücret kıyaslaması yaptı. Atatürk devrim ve ilkelerinin doğru anlatılamaması bizi buralara getirdi” şeklinde konuştu.
Sivil-Asker ilişkilerini dizayn ettiler
15 Temmuz darbe girişiminin Türkiye tarihi açısından çok kritik bir olay olduğunun önemine vurgu yapan Çalışkan, “Sanki her şeyi önceden programlanmış gibi bir durum vardı. Darbe girişimi öncesinden yapılmış, Türk Silahlı Kuvvetleri ve sivil-asker ilişkileri nasıl düzenlenmesi gerektiğine ilişkin bir çalışma yapılıyor. Bir bakmışsın herkes o kadar hazır ki böyle bir olay bekleniyor. 15 Temmuz olayları ile her şey rayına oturdu, tabii onların açısından. KHK ile kuvvet komutanlarının Milli Savunma Bakanı’na bağlanması emir komuta sistemini bozmuştur. TSK’nın emir komuta zinciri içinde olması gereken bağlantıları kopmuş durumda. Genel Kurmay ile Milli Savunma Bakanlığı arasında da bağlantı problemi var. Askeri yargı sistemi de pert olmuş durumda. Yapılan yanlışlar görünmeye başlandı. Umarım Türkiye için her şey çok güzel olacak” diye konuştu.