Eğitim siteminde o kadar yanlış varken, her gelen bakanın keyfi ve bilinçsiz kararları sonucu geleceğimizle oynanırken, siyasi kararlar sonucu Türkiye’nin geleceği karartılırken Saadet Partisi eğitimdeki sorunun çözümünü buldu(!) “Din dersi artırılsın, tek cinsiyetli eğitime geçilsin”
Saadet Partisi (SP) Karacabey İlçe Eğitim Başkanı Engin Pakdemir, 18 milyon öğrencinin karne aldığı 2015-2016 öğretim yılının değerlendirmesini bir basın açıklamasıyla kamuoyuyla paylaştı.
Müfredattan karma eğitime, sınav sisteminden eğitimin sorunlarına kadar birçok konuyu değerlendiren Engin Pakdemir, bu sene bitirilen eğitim öğretim döneminde okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim ve yükseköğrenimde toplam 25 milyon öğrencinin eğitim öğretim gördüğünü belirterek birçok ülkeden büyük bir genç nüfusun gerçek manada eğitilmesinin Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren en önemli mesele olduğunu vurguladı.
Pakdemir: “Erbakan Hocamız, İslam’ı yok etmek için 3 koldan çalışma yapılıyor diyordu. Yasaklama, yaşamın dışına çıkarma ve asıl ruh ve manasını değiştirme. Bugün, milletimiz üzerinde bu üç maddelik plan yürütülmeye çalışılıyor. Yasaklama ve yaşamın dışına çıkarma görevini CHP Tek Parti Döneminde üstlendi, yasaklarla millete zulmetti. Asıl ruh ve manasını değiştirme işi de AKP hükümetlerine nasip oldu” dedi.
Pakdemir, açıklamalarına şöyle devam etti: “Temiz bilgi temiz müfredatla ancak öğretilebilir. Bu temiz müfredatla hazırlanmış ders kitapları, yardımcı kaynaklar, eğitim materyalleri, görseller ile mümkündür. Müfredatlar faydasız, hatta zararlı bilgilerden, öğrencilerin hiçbir zaman kullanamayacağı bilgilerden arındırılmalıdır. Umut ediyoruz ki, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni başladığı çalışmalardan seküler müfredat çıkmaz.
Bu sene de 2015-16 Öğretim yılının sonuna geldik. Şu anda bitirdiğimiz 2015-2016 Öğretim yılında yaklaşık 18 milyon okul öncesi, ilköğretim ve orta öğretim öğrencisi eğitim ve öğretim gördü. Buna ilaveten yaklaşık bir milyon öğretmen hizmet verdi. 6 milyona yakın üniversite öğrencisi ve öğretim üyelerini de sayıya dâhil edersek yaklaşık olarak 25 milyon insan eğitimle doğrudan ilgili ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın muhatap kitlesi. Diğer kurs ve eğitimle uğraşan kurumlar bunun dışındadır.
Her üç kişiden biri aktif olarak eğitimin içinde, hemen hemen 75 milyonun tamamına yakınının da en önemli meselesi eğitim. Diğer ifadeyle çocuklarımızı yetiştirmek ve geleceğimizi temiz nesillerle tanzim etmek istiyoruz. Oysa eğitim hepimizin en önemli meselesi olmasına rağmen gündemimizi en son sıralarda işgal ediyor. Ne acı.
Dahası Milli Eğitime Bakan dayanmıyor. 14 yıllık iktidarları boyunca AKP hükümetlerinde 6 bakan değişti ve hiç biri eğitimin kronikleşmiş temel problemlerine girmediler, yüzeysel ve şekli icraatlar yaptılar, geçmişte denenmiş ve netice alınamamış uygulamaları ısıtıp uyguladılar. AİHM Türkiye’de zorunlu Din Dersi uygulamasına son verilmesi kararı aldı. Mevcut haliyle Din Dersi zaten yeterli değilken AİHM yasak getiriyor. AHİM kim oluyor da çocuklarımızın dinlerini öğrenmelerine engel olmaya kalkışıyor. Hükümetin özellikle eğitim sisteminde yaptığı her düzenleme AB’nin taleplerini yerine getirme gayretkeşliğidir.
Mevcut eğitim sistemi bilgi de öğretmiyor. Liselerden eskiye oranla çok daha fazla öğrenci mezun oluyor, ama başarı gittikçe düşüyor. YGS’de 40 sorudan ortalama doğru sayısı Türkçe 16, Sosyal 10, Matematik 6, Fen 5. LYS’de de durum bundan çok farklı değil. Manzara bu. Vasıfsız insan sayısı artıyor. Denenen hiçbir sınav sistemi çözüm olmuyor, peki Milli Eğitim nasıl olmalı ve nasıl düzeltilmeli?
Bize göre eğitim iki seviyede gerçekleştirilmelidir. Manevi değerler ve ruhi faktörler eğitimi. İkinci olarak da; bilgi, teknoloji ve uygulama öğrenimi. Bize göre; eğitim sistemi ancak Milli Görüşle düzelir. Biz öncelikle maarif davamız diyerek hep beraber, öğrenci, öğretmen, veli, siyasiler, STK’lar olarak gidişata dur demeliyiz. Hem talimi hem de terbiyeyi esas alan kendi modelimizi uygulamalıyız. Taklitçi, ezberci, Batıya uyarlanmış bir eğitimden vazgeçmeliyiz. Batıdan bilgi ve teknoloji alırız ama asla, sapkınlığı ve sekülerliği dayatan değerleri alamayız. Öncelikle müfredatlar materyalist felsefeden arındırılmalıdır. Müfredatlar ve buna bağlı olarak hazırlanan ders kitapları da temel değerlerimizi ve ruh kökümüze uygun maneviyatı ve milli duyguları içerecek hale getirilmelidir.”
Batı menşeli eğitim sisteminde dayatılan karma eğitim sisteminin artık bir kenara bırakılarak milli ve manevi değerlere dayalı kendi sistemimize geçilmesinin de zaruri olduğunu dile getiren Pakdemir, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan, Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır ibaresi değiştirilmeli, karma eğitim dayatması yerine, tek cinsiyetli eğitim veya karma eğitim görme konusunda veliye ve öğrenciye seçme hakkı tanıyan bir düzenleme yapılmalıdır dedi.”