“
Karacabey’de jandarmanın basınla olan iyi ilişkisi son zamanlarda giderek azalmaya başladı. Hatta öyle bir duruma geldi ki, jandarma personeli gazetecilere selam vermeye çekinir oldu. Çünkü biraz samimi bir pozisyona girdiğinde, çıkan bir haberin hesabını personelden sormaya başladılar.
Ama şunu unutuyorlar, gazetecinin de sağlam istihbarat kaynakları vardır. Her haber güvenlik güçlerinden alınmaz. Sıradan bir trafik kazasına giden bir gazeteci için ‘bunlara kim haber verdi’ diye personel sorgulamak iş değildir. Başarılı bir operasyon haberinin gazetelere çıkmasının ardından gazetecilerle görüşen personele, ‘bu haberi sen mi verdin’ sorusu ne kadar doğru!
Oldu olacak savunmasını da alın. Hatta buda yetmedi gazeteciyle görüşüyor diye diskoya atın! Rütbesi omzunda olanlar basınla içli dışlı olunca sorun yok, rütbesi altta olanlar ‘Siz işinize bakın. Sivilden kimseyle samimi olmayın.’
Ama sivilden bir işiniz olunca yine samimi olması gereken rütbesi altta olanlar oluyor. İşi yapan personel, takdiri alan omuzlar. Buna rağmen en ufak şeyde suçlu yine omuzlara takdir aldıran, işi yapan astsubay ve uzman çavuşlar oluyor.
Tabi bu emirler Karacabey’e gökten zembille inmiyor. Bursa’dan geliyor. Personelin bir sıkıntısı var mı, ihtiyacı var mı, çalışma koşulları nasıl, diye sormayan Bursa, gazetelerde çıkan haberlerin basına kim tarafından verildiğini soruyor.
Peki biz soruyor muyuz, size neyin başarı belgesini veriyorlar diye? O belgeyi nasıl alıyorsunuz diye? Ben gayet iyi biliyorum o başarı belgelerinin nasıl alındığını!
Sizler evinizde eşlerinizle çocuklarınızla bol bol zaman geçirirken, sizin bir haber yüzünden ifadesini aldığınız, iki günde bir nöbet tutan, eşlerinin yüzlerini zor gören, çocuklarıyla bir parka gitme fırsatını zor bulan o astsubay ve uzman çavuşların sayesinde alıyorsunuz.
Aslında o belgeleri siz değil, size verilmesini sağlayan personel hak ediyor!
Devamı gelecek…!
“